Istanbul Fringe Festival başlıyor!

Çeşitliliği ve özgünlüğü İstanbul’un kent dinamiği ve çok kültürlü doğasıyla buluşturan Istanbul Fringe Festival, 17 – 24 Eylül tarihleri arasında, Türkiye’den ve dünyadan tiyatro, dans ve performans disiplinlerinde üretilen alternatif işleri ağırlayacak.

İBB Kültür AŞ’nin de destekçileri arasında yer aldığı festival, Türkiye’nin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Belçika, Brezilya, Fransa, Hollanda, İsrail, İtalya, Kıbrıs, Rusya, Singapur, Slovakya ve Yunanistan’dan ekipleri ağırlayacak.

Bu yıl yine dolu dolu bir programla Türkiye’den ve dünyadan sanatçıları katılımcılarla buluşturacak Istanbul Fringe Festival 2022’nin biletlerine tiyatrolar.com.tr‘den ulaşılabiliyor.

Festival Gösterimlerinde Neler Var?

INFANTA – Ballet.Theatre – Rusya / 60 dk.

Bir zamanlar bir Infanta varmış. Ve bir gün onun doğum günüymüş. Hapisten çıktığı ve misafir kabul ettiği tek gün. Böylelikle eğlencenin ölçeği, zulmün ölçeğine eşit olurmuş. Infanta hediye olarak kendisine aşık olan bir Cüce alır. İki gerçeğin çarpışması elbette kaçınılmaz olur. Ve bu ne kadar yıkıcı olursa, Cüce kendi illüzyonlarında o kadar boğulur.
Oscar Wilde’ın bir zamanlar yazdığı peri masalı olarak kalamaz.
İspanya Krallığı artık yok. Mekanın ötesinde, zamanın ötesinde ve isimlerin ötesinde bir boyut var. Koşullu kahramanlar, koşullu koşullarda sonsuz bir partinin döngüsünde sıkışıp kalmalar…
Yani. Bir zamanlar Infanta vardı. Ve bir gün onun doğum günüydü.

Koreografi: Daria Vergizova
Müzik: Lera Finkelstein
Grafik: Alexey Lizunov
Video: Sofya Avras
Sahne ve Kostüm: Nicole Klampert
Işık: Ksenia Koteneva
Teknik Yönetim: Leonid Ogarev
Vokaller: Anna Gorbunova, Elizaveta Shabysheva, Anna Makarycheva, Anastasia Vorobyova
Dans: Ayami Oki, Valery Ternovoy, Daria Ryabukhina, Mikhail Prisekin, Daria Gruzdeva, Anastasiya Trifonova, Bogdan Kochurov, Timofey Fedotov
Yapımcı: Margarita Zhavorueva

Enactor – Enactor Productions – ABD – 50 dk.

Enactor; beden, kadınlık ve hızla değişen toplum arasındaki ilişkiyi keşfeden bir dans üçlüsüdür. Program, ortaklaşa ve bu projeye özel oluşturulmuş iki orijinal çalışmayı içeriyor: uluslararası koreograf Ana Maria Lucaciu’nun yönettiği “Bu İyi mi?” ve Batsheva üyesi Ben Green’in yönettiği “Teklif”. Programın bir diğer parçası da Roy Assaf’ın “Girls” eserinin yeni ve solo bir versiyonu olan “A Girl”. Yeni bir bakış sunan bu eserler hem dışa hem de içe bakma, derinden kişisel ve geniş çapta erişilebilir olma yeteneğine sahipler.
Dansçı: Becca Hoback

Her Şey Gözümüzün Önünde Oldu – Tiyatro BeReZe – Türkiye / 45 dk.

Çok eski ve çok güzel bir şehirde bir kral… Canının pek sıkkın olduğu bir gün Kral’ın gözü aynaya takıldı. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı. “Eşek Kulaklı Midas” mitosundan yola çıkılarak yanılsama, kuruntu, dedikodu ve sır tutma temaları üzerine bir araştırma.

Yazan & Yöneten: İbrahim Can Sayan
Oynayanlar: Sevcan Başaydın, Can Çelik, Hatice Cansu Karagöz, Murat Kural
Müzik: İrem Bozdağ
Kostüm Tasarımı: Elif Temuçin
Işık Tasarımı: Yılmaz Gökgöz
Fotoğraf ve Video: Okan Toktaş

impro/play – Zeynep Ayşe Hatipoğlu – Türkiye – 120 dk.

Etkinlik bir müzik performansı ve sonrasında gerçekleşen bir atölye çalışmasından oluşacaktır. Müzik performansı, Zeynep Ayşe Hatipoğlu’nun farklı oyun ve doğaçlama konseptleri üzerine geliştirdiği bir solo viyolonsel performansı olacak. Ardından, istekli katılımcılar bir atölye çalışmasına davet edilecek ve Hatipoğlu’nun performansının geliştirilmesinde kullandığı oyun uygulamaları kendilerine sunulacaktır. Atölye çalışmasında, Demiralp’in tasarımı ‘Duygu Oyunu’ tanıtılacak, oynanacak ve duyusal oyun gibi diğer oyun uygulamalarıyla birlikte deneyimlenecektir. Atölyenin ardından katılımcılar sahneye davet edilerek toplu bir doğaçlama performansı gerçekleştirilecektir. Planlanan atölye çalışması şu etkinlikleri içeriyor: duyusal oyunlar, “duygu oyunu”, hikaye anlatımı ve nesne tasarımı, dinleme ve doğaçlama müzik pratikleri. Atölye çalışmasında, herkesin günlük pratiklerine dahil edebileceği bir deneyim sunulması hedefleniyor.
Performans: Zeynep Ayşe Hatipoğlu
Atölye Yürütücüleri: Gülen Mine Demiralp, Zeynep Ayşe Hatipoğlu

LaPiratesse – LaPiratesse – Belçika&Hollanda / 15 – 60 dk.

Aniden kendinizi bir Fransız filminde, ardından İskandinav ormanlarının ortasında ya da yeni Kükreyen Yirmiler’in gölgeli bir gece kulübünde gösterişli bir konser izlerken buluyorsunuz. LaPiratesse kostümleri, enstrümanları ve atmosferiyle sizi tüm bu mekanlarda gezdiriyor… her şey mümkün.
David Bowie’nin farklı karakterlerinden, Benjamin Clementine’in yoğunluğundan ve Sigur Rós’un gerçeküstü büyüsünden etkilenen LaPiratesse, bu performansta müzik, konuşma, dans ve görsellerle zengin bir sound yaratıyor. Grubun baş vokali Inez, şarkı söyleyemeyen ama söyleyecek sözü olan bir dansçı. (Cinsiyet) eşitliği ve kadınlık, yoksulluk ve yalnızlık, teknoloji ve doğadaki değişiklikler hakkında örneğin. Inez, düşüncelerini, sorularını ve hayallerini evrensel temalara da dokunan kişisel bir şekilde ortaya koyuyor.
Inez Wolters
Wouter De Belder
Egon Loosveldt
Sander Verbiest

Look, Little Man! – A(r)CT – Yunanistan / 70 dk.

“Look, Little Man”, radikal psikanalist Wilhelm Reich tarafından yazılan “Listen Little Man” kitabından esinlenen fiziksel bir tiyatro eseridir. Üç oyuncu sahneye çıkar ve kendini baskın hisseden, ancak uzun zaman önce mağlup olmuş bu küçük adamın fiziksel dünyasında bir yolculuğa çıkar. Sanatçıların bu küçük adama dönüşmesini izliyor ve hareket yoluyla onların düşüncelerini, duygularını ve sahte umutlarını gözlemliyoruz. Sıradan insanların dünyasında hareket eden ve etkileşime giren, farklı ama aynı zamanda benzer üç karakter görüyoruz. Bencil, cahil ve aşırı pasif insanlar. Özgür yaşadıklarına inanan, ancak iplere ve zincirlere sıkı sıkıya bağlı insanlar. Bir ampulden başka bir şey olmadığını anlamadan güneş ışığına ulaşmak için savaşmaya devam ediyorlar. Birleşiyorlar, savaşıyorlar, düşüyorlar, yoruluyorlar ve tekrar ediyorlar. Gerçek değerlere sahip gerçek insanlar olabileceklerini düşünüyorlar ama ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bir yol bulamıyorlar. Küçük adamın kendine yaşattığı tüm sefaletten kurtulmak için bitmek bilmeyen çabası… Değiştiremeyeceğimiz ya da muhtemelen değiştirmek istemediğimiz bir durumun gözlemcileriyiz… Bir gün ışığa ulaşıp ulaşamayacaklarını merak ederek izliyoruz…

Konsept/ Koreografi: Eleni Papaioannou
Müzik ve Ses Tasarımı: Panos Chountoulidis
Kostüm Tasarımı: Melissanthi Spei
Hareket Yaratımı: Emi Amerikanou, Eriketi Andreadaki, Michalis Saganis
Sahne Tasarımı: Eleni Papaioannou

Medea “on -a thin- line” Medea travelling Projesi / Performans Emre Koyuncuoğlu, Yasemin Nur, Simon Wachsmuth – Türkiye / 90 dk.

Bu performans Tarabya Kültür Akademisi’nin desteği ve Salt Beyoğlu ev sahipliğinde gerçekleşmiştir.

Bu proje farklı sanatsal disiplinlerde eser üretmek üzerine tasarlanmış; görsel sanatçı Simon Wachsmuth, Yasemin Nur ve sahne sanatlarından Emre Koyuncuoğlu’nun birlikte projelendirdiği bir çok ayağı olan “Medea Travelling” projesinin performans ayağıdır. Bu projenin tasarımı Yasemin Nur ve Emre Koyuncuoğlu’nun Gürcistan /Tiflis’te aldıkları sanatçı rezidans programında konu üzerinde çalışmalar başlamış, daha sonra Simon Wachsmuth ve Emre Koyuncuoğlu’nun Akademi Tarabya’ya davet edildikleri dönemde geliştirilmiştir. Gösteride Medea miti, yeniden ele alınarak yazılan tüm oyun metinlerine eleştirel bir bakış üretilir. Medea’nın buradaki anlatısında; göçmen bir annenin varoluşu adına hak arayışı mücadelesinde kurban olarak öne sürülen çocukların tanımına oldukça sıra dışı bir yorum getirilmektedir. Performans, özgün bir mekanda, video art, enstelasyon, deneysel ses performansı ve yerleştirmesi, interaktif tiyatro ve anlatı geleneği, çağdaş dans kavramlarının iç içe geçtiği bir gösteri olarak düşünülmektedir.

Performansın DİSTRİBÜSYONU:
Yazan/Yöneten: Emre Koyuncuoğlu
Mekan Yerleştirmesi, Kostüm Tasarımı: Yasemin Nur
Kostüm Tasarım: Ahsenur Çiftçioğlu
Beste ve (Kayıt/Canlı Vokal) :Esin Gündüz
Görüntü Yönetmeni /Montaj: Aydın Sarıoğlu
Montaj: Ekrem İmamoğlu
Performansçılar: Gamze Şeber, Su Güneş Mıhladız, Esin Gündüz

Naif Bey ve Yaveri – Naif Bey Kumpanyası – Türkiye / 75 dk.

Naif Bey kardeşi ile birlikte çekmecesinden ayağına, ayağından çekmecesine gidip gelen, kendi halinde bir çoraptır. Bir gün kardeşi çoraplıktan sıkılıp istifa eder. Eşya mahkemesi Naif Bey’in yalnız başına çoraplık yapamayacağına hüküm verir ve onu atık eşyalar arasına sürgün eder. Naif Bey başına gelen bu olayı kabul edemez ve ne olursa olsun kendine tekrar bir iş bulmak ister. Bir süre araştırınca, önünde zor ama oldukça keyifli bir seçenek olduğunun farkına varır. Kukla olmak!
Yazan, yöneten ve oynayan: Gökhan Yılmazer
Sanat danışmanı: Murat Eren Bakır
Dekor: Ümmügülsüm Yılmazer
Afiş tasarım: Selen Çelik Şeysane

No Corners – Decadance Co – Singapur / 50 dk.

No Corners, konforun sınırlarını inceler ve yorulmadan yöneldiğimiz, çok aranan yaşam kalitesini çevreleyen psikolojik alanı tartışır. Toplumda bir iz bırakmak için bireyler olarak kendimizle ne kadar rahatız ve başkalarının kendilerini dahil edilmiş hissetmeleri için rahatlık fikrini nasıl değiştiririz? No Corners sinema sanatçısı Khairulhakim ile iş birliği yaparak, duyguları taşıma ve harekete geçirme fikrini daha da ileriye taşımak için bu medyumu kullanarak rahatlık ve rahatsızlık arasındaki iki arada hali derinlemesine inceliyor.
Decadance Co, oldukça kapsayıcı bir sanat yapma sürecini, kalite odaklı sunumları ve topluluklara anlamlı uygulamalarını takip etmeyi amaçlayan ortak çalışmaya dayalı bir çağdaş dans topluluğudur. Edwin Wee ve Rachel Lum tarafından kurulan grup, her zaman hem sanatçılara hem de izleyicilere meydan okuyan çok disiplinli işler geliştirmenin peşindedir.
Koreografi: Rachel Lum
Film: Khairulhakim
Performans: Rachel Lum, Steph Rae Yoong, Joanne Seow
Yapımcı: Edwin Wee

SADBOI – TooFarEast – Kıbrıs / 30 dk.

“Bir erkek arkadaşım vardı. Sonra terk edildim. Terk edildim, bir tanga aldım ve bir sürü onaylanmaya ihtiyacım var.” Panos Malactos, Elias Adam ile radikal sahne kırılganlığı kavramını araştırıyor. Sadboi acı çekmeyi sever. Eşcinsel, azgın, kalbi kırık ve son derece huzurlu. O instagramda, öyleyse var. SADBOI, bir sadboi dansçısının kurgusal portresidir. Gösteri, tamamen teknolojik ve cinselleştirilmiş post-modern çağda seks, aşk ve üzüntüyü araştıran muğlak ve karmaşık bir anlatıma girişiyor. Sadboi, yoğun fizikselliğin internetin sanal alanıyla (sosyal medya, meme’ler, flört uygulamaları vs.) kesiştiği seyirciyi sarmalayan bir deneyim yaratmayı hedefliyor. Aşk şarkılarının aptal olduğunu düşünüyorsanız bunu duyana kadar bekleyin. Bu kaç tane alev emojisi alacak? Bu şovun yöneticileri onaylanmak istiyor.
Koreografi, Performans: Panos Malactos
Yönetmen: Elias Adam
Dramaturji: Panos Malactos, Elias Adam
Kostüm Tasarım: Miguel Penaranda Olmeda
Görseller: Sita Messer

Sr. Will – Giro8 Dance Company – Brezilya / 45 dk.

Hayatlarımız seslerle, makinelerle, peşin hükümlerle, arzularla dolduğunda insan ilişkileri nasıl değişir ve yoğunlaşır? Çağdaşlığın ortasında kendini tanımayı ve daha dolu bir yaşamı nasıl sürdürürüz? İçinde yaşadığımız hiper gerçekliği ve bize her gün kurallar koyan ve koşullandıran toplumsal kontrol mekanizmalarını görmezden gelmek yerine, beden aracılığıyla yeni bir yaşam sentezi ararız. Beden, gerçek keşiflerin sonsuz olasılıklarının mekanı! Sahnede, şu anda, bu zamanda, duyarlı bedenin nasıl daha yoğun insan ilişkileri kurabildiğini gözlemleyebiliriz. Bedenler ve bedenlerin karşılaşması erotik, duygusal, estetik, duyusal, bilişsel boyutların oluşturduğu bir duygulanım bileşimi tarafından ele geçirilir. Bu duyumlar ve duyular kombinasyonunda doğanın gücünü fark ederiz ve insanın orijinal saflığını izleriz, bu nedenle birçok sahne arzuyla cezbedilir! Arzunuzu dinleyin, ona teslim olun, hiçbir koşula bağlı kalmadan, önyargısız olun, yasak denilenleri deneyimleyin! Tadın, koklayın, dokunun. Dokunun ve farklı olandan ürkün! İçinizi boşaltın, kendinizi tüm bu zararlardan, tüm bu baskılardan kurtarın. Hoş olmayan her şeyi kusmak, baskıdan kurtulmak ve sonunda tüm bunlardan arınmak için! Bir tatmin ve mutluluk durumuna ulaşın! Kutsal, basit ve orijinal bir şey! Orijinal varlığımızın en derin yönleriyle karşılaşmak en önemli şeydir.
Genel Yönetmen: Elaine Cruz
Sanat Yönetmeni – Koreograf: Joisy Amorim
Dramaturji: Antonio Gómez Casas
Orijinal Müzik: Cleyber Ribeiro
Prova Yönetmeni: Erica Bearlz
Dramatik Hazırlık: Vanderlei Roncato
Kostüm Tasarımı: Amanda Marques
Fotoğraf: Layza Vasconcelos
Müzik: Cleyber Ribeiro
Işık: Sergio Galvão
Ulusal ve Uluslararası Üretim: Marcelo Zamora
Performans: Ana Silva, Bruna Alecrim, Gleysson Moreira, Inaê Silva, Felipe Silva, Lucas Syuga

Uyandığımda Sesim Yoktu (Mouthpiece) – BU Yapım – Türkiye / 60 dk.

Uyandığımda Sesim Yoktu, orijinal adıyla Mouthpiece çağdaş ve fiziksel tiyatronun yeni yazılmış en iyi örneklerinden…Kanada, Birleşik Krallık, Amerika ve birçok Avrupa Ülkesinde kapalı gişe oynandı. Şimdiyse Türkiye’de. Usta yönetmen Tamer Levent rejisiyle Bu Yapım ile tiyatroseverlerle buluşuyor. Uyandığımda Sesim Yoktu, açık bir şekilde baskı gören, örtülü bir baskının içinde kendini bulan, yaşadığı bir çok korku ve toplumun ona dayattıklarından dolayı kendini ifade edemeyen, sesleri kısılmış, hırpalanmış, hatta canice öldürülmüş kadınların hakları için yazılmış bir başkaldırı oyunudur. Kadına şiddeti ve kadının toplumdaki yerini, annesinin ölümünden sonra kendi hayatınında tıpkı ona benzemesi üzerine sorgulayan bir kadın yazarın hikayesidir. Uyandığımda Sesim Yoktu bir başkaldırı ve meydan okuma olarak, kadınların özgürce kendi seslerini bulabildikleri, kendilerini ifade edebildikleri bir toplumun mümkün olacağını bize göstermek ister. Uyandığımda Sesim Yoktu kadının kendi gücünü hatırlaması, ayakta durabilmesi ve özgürce kendini ifade edebilmesi için kadınların sesi olmayı amaçlıyor.
Yazan: Amy Nostbakken & Norah Sadava
Çevirmen: Gökçenur Şehirli
Yönetmen: Tamer Levent
Müzik Direktörü: Batınhan Altun
Koreograf: Utku Demirkaya
Işık: Gökhan Davulcu
Işık Uygulama: Selen Çakırhan & Gülşah Bayram
Kostüm: Fatoş Aydoğdu
Fotoğraf: Fethi Karaduman
Afiş Tasarım: Berkcan Okar
Reji Asistanı: Başak Bilge Kutlu
Oyuncular: Burcu Görek & Dilara Gül

WOW! – Debris Company – Slovakya – 50 dk.

Boş Dünya Haritası
Tarih her zaman beklenmedik bir dönüş alır. Yetmiş bin yıl önce Homo sapiens, Afrika’nın uzak bir köşesinde kendi işine bakan anlamsız bir yaratıktı. Takip eden bin yıl boyunca, gezegenin hükümdarı ve ekosisteminin tiranı haline geldi. Ormanları kesti, sulak alanları kuruttu, nehirleri baraj yaptı, tarlaları su bastı, milyonlarca mil demiryolu ve yol döşedi ve arazi üzerinde yükselen şehirler inşa etti. Doğa acı çekiyor ve hayvan türleri hızla yok oluyor. Kanoları gemilerle, vapurları ve uzay gemileriyle değiştirdik ama kimse nereye gittiğimizi bilmiyor. Gücümüz var ama onu nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Bunun da ötesinde, davranışlarımız sorumsuz. Gezegenimizi beton ve plastikten yapılmış bir alışveriş merkezine dönüştürüyoruz. Homo sapiens dünyayı fethetti. Kaynakların tükenmesinden ve gezegen ekosisteminin kalıcı hasarından bahseden felaket kehanetleri haklı çıkıyor. Yaralı doğa, Homo Sapiens’in hayatta kalması için bir tehdit oluşturuyor. Doğayı ve hayvanlarını öldürüyoruz. Ekolojik bir felakete mi yoksa teknolojik bir cennete mi gidiyoruz? Her şey mümkün.
Yönetmen-Konsept: Jozef Vlk
Koreograf: Stanislava Vlčeková
Metin: Eugen Gindl
İngilizce Çeviri: Martin Solotruk
Video: Alex Zelina
Sahne Tasarımı: Ján Ptačin
Kostüm Tasarımı: Katarína Holková
Müzik: Jozef Vlk
Dramaturji: Dáša Čiripová
Performans: Daniel Raček, Stanislava Vlčeková
Fısıltılar: Braňo Mosný

WDBDHMDHMNM (What is dance? Baby don’t hurt me, don’t hurt me, no more…) – Ekin Tunçeli – Türkiye / 60 dk.

Dans ne demek? Bir gece kulübünde alkolun etkisiyle kendinden geçerek eğlenmek ve zıplamak mı yoksa bir balerinin tekniği kusursuz fouettesi mi? Modern dansçının ekspresyonist improvizasyonu mu yoksa reklam kuşağının eğlence dozunu arttıran enerjik hareketler dizgesi mi? B-boyların birbirleriyle yaptıkları kapışmalar mı? Yoksa bir bebeğin müzik çaldığında kıçını iki yana sallaması mı ? Fenomen olmanın şartı mı yoksa evinin kirasını ödemeye çalıştığın bir meslek mi? Bu iş hayalperestlik mi yoksa sadece bir hobi mi? Dansçılar etten ve kemikten, kiralanabilir varlıklar mı? Dinlenmeye ihtiyaç duymadan saatlerce çalışır ve 100 kere istendiği gibi zıplar mı ? Bunlar hastalanır, sakatlanır mı yoksa sonsuza kadar çalışır mı? Dansçıların karnı acıkır mı? 2016 yılında şehrin her yerinden patlama haberlerinin geldiği bir dönemde üretilen WDBDHMDHMNM (kısaltması) , tüm bu sorulara ironik şekilde yaklaşarak, farklı etaplardan oluşan, oyun yapısında tasarlanmış bir çağdaş dans performansı. Dansçıların “kazanan” olmak için canla başla ter dökeceği performansta, gecenin kazanını tahmin edebilecek misiniz?
Konsept & Koreografi: Ekin Tunçeli
Dansçı/Performansçılar: Ekin Ançel, Selim Cizdan, Ece Çamlı, Sude İnce, M.Ali Dönmez, Nazlı Durak, Rüçhan Eylül Ercan, Ufuk Fakıoğlu, İlayda İpekçi, Ekin Önce, Sefa Özen, Gizem Seçkin, Diren Ezgi Yıldızkan

Show Me A Wondrous Moment, Only In A Flash – Dana Naim Hafouta Dance Projects – İsrail / 30 dk.

Varoluşun süreksizliğini, fiziksel, zihinsel ve teknolojik flaşlarda vücut bulan süreksizliği ve onların sürekli kesilmesini araştıran, iki dansçı ve üç laptoptan oluşan bir gösteri: sonsuz bir kesinti olarak varoluş. Gösteri boyunca dansçılar flaşın içinde kalmaya ve ona ulaşmaya çalışırlar, ancak bunun hızlı bir şekilde kaybolması girişimlerini paramparça eder ve fiziksel bir kaybolma dili yaratır: “Anı Yakalamak” için büyük fiziksel çabalara dayanan ama sonu boşluğa çıkan ya da sürekli başarısızlığa uğrayan bir dil.
Eser, İsrail Kültür Bakanlığı, Rebinovich Vakfı ve TLV Belediyesi tarafından destekleniyor.
Choreographer: Dana Naim Hafouta
Dancers: Bar Bisker, Hilla Regev

Fringe Kısalar

Komma, Punkt – Danzòn Compagnie – Fransa / 10 dk.

Clarissa Ray Porst ve Kaspar Kuoppamäki’nin elektroakustik kompozisyonunda, ses çalışması bizi endişeli bir ambiyansa sokar, hayvan çığlıkları ve tekno ritimlerin taşıdığı alaycılık, karakterin çılgın ve felç edici bir dansla yönlendirilen utancını en uç noktaya kadar zorlar.
Dansının itici gücü olan seğirmeler ve el kol hareketleri, onu engeller ve konuşma girişimini sabote eder.
Performans: Etienne Sarti
Müzik Kompozisyon: Clarissa Ray Porst, Kaspar Kuoppamäki

Orlando – Lamprini Gkolia – Yunanistan / 10 dk.

“Orlando”, bir kadının vücudunda zorunlu “öteki” olan, varoluşsal kendini kabullenme gezileri içinde seyahat eden bir bedenin içsel olarak bastırılmış düşüncelerini araştırıyor.
Yönetmen, Koreograf ve Performans: Lamprini Gkolia
Müzik: Konstantina Polychronopoulou
Dramaturji: Liza Kardami
Seslendirme, Üçüncü Göz: Periklis Skordilis
Işık Tasarımı: Sakis Birbilis
Film: Antonis D. Tzoumas
Kostüm, Senaryo ve Seslendirme: Lamprini Gkolia

8 – Decadance Co – Singapur / 25 dk.

“8” kadınlığın ve kadın bedenlerinin farklı boyutlarını araştırıyor. Yaşayan heykellerin askıya alınmış bir zamanda etkileşimi olarak tasavvur edilen performans, sekiz bölümde bir empati ve karşılaştırma düeti aracılığıyla kadınlığın döngüsel tablolarını tekrar eder, yeniden yaşar ve yeniden keşfeder.
Decadance Co, oldukça kapsayıcı bir sanat yapma sürecini, kalite odaklı sunumları ve topluluklara anlamlı uygulamalarını takip etmeyi amaçlayan ortak çalışmaya dayalı bir çağdaş dans topluluğudur. Edwin Wee ve Rachel Lum tarafından kurulan grup, her zaman hem sanatçılara hem de izleyicilere meydan okuyan çok disiplinli işler geliştirmenin peşindedir.
Decadance Co Koreografi: Rachel Lum
Orijinal Müzik: Ran Bagno
Performans: Rachel Lum, Joanne Seow
Yapımcı: Edwin Wee

Conversation with a frog – Sanpapié Dance and Physical Theatre – Italy / 15 dk.

Genelde söylendiği gibi, yolunuza bir kurbağa çıktığında, bu kendinizi bir dönüşüme adamanız için ideal bir fırsattır. Kurbağa, kendini sürekli olarak farklı biçimlerde yenileyebilen bir hayvan, birçok geçiş yapan bir hayvan. Ve başkalaşımı, bir kurbağadan daha iyi ne simgeleyebilir?
Sahnenin merkezindeki görüntülerin ve duyguların sürekli akışı, seyirciyi kışkırtır ve yönünü şaşırtır. Kendisini kaybolmuş bulan ve dönüşüm sürecine dahil olan izleyiciyi gözlemci ve tanık konumuna yerleştirir.
Dansçı, görüntüleri aktarmak için ya hayvanlar dünyasından ya da basmakalıp bir toplum fikrinden gelerek bedenini şekillendiren birlik ve çokluk kavramıyla oynar. Bu iki seviye arasındaki sürekli diyalog sahneyi melez bir yaratığın görünümüne hazırlar. Hiç görülmemiş bir şey, ne insan ne hayvan. Sürekli dönüşüm içinde, hiçbir zaman kendine benzemeyen yaratık yeni özelliklerini, gücünü ve dayanıklılığını deneyimler.
Koreografi: Sofia Casprini
Dramaturji: Anthony Mathieu
Dansçı: Sofia Casprini
Yapım: Sanpapié Dance and Physical Theatre
Yardımcı koreograf: Matteo Sacco
Proje ayrıca Simonetta Pusceddu liderliğindeki Festival Corto in danza, Teatro Café de la Artes ve Ariella Vidach Aiep tarafından desteklenmektedir.

Fringe Festival Nedir?

“Alternatif”, “keşfedilmemiş”, “sınır” anlamına gelen Fringe’in hikayesi, 1947 yılında Uluslararası Edinburg Festivali’ne misafir olarak katılan ve gösterilerini “bir kenarda” sergileyen 8 ekip ile başladı. Bu oluşum, çağdaş gösteri sanatları alanındaki en prestijli festivallerden biri olarak görülen Edinburgh Fringe’e dönüştü. Bugün fringe festivalleri, her yıl dünyanın farklı şehirlerinde 170 bin sanatçıyı, 250 farklı mekanda ve 60 bin etkinlikte, yaklaşık 19 milyon kişiyle buluşturuyor. Her şehirde farklı ölçek ve formlarda düzenlenen fringe festivalleri alternatif ve yenilikçi işler üreten genç sanatçılara işlerini uluslararası platformda sergileme imkanı sunuyor. Istanbul Fringe Festival, tüm dünyada olduğu gibi çeşitliliği ve özgünlüğü İstanbul’un kent dinamiği ve çok kültürlü doğasıyla buluşturuyor. 18 – 22 Eylül 2019 tarihleri arasında ilki gerçekleştirilen festival, 22 performans, 6 workshop ve 3 partiyle, 18 farklı destekçi mekanda, yaklaşık 4 bin seyirciyi bir araya getirdi. İkinci yılında pandemi koşullarında online ortama taşınan Istanbul Fringe Festival, Türkiye’nin tamamen dijital ilk performans sanatları festivali oldu. Istanbul Fringe Festival 2020 Online, Türkiye’den ve yurtdışından toplam 15 ekibin işleri, söyleşi ve atölyeleri YouTube, Instagram ve Zoom’da 30 binin üzerinde görüntülenme aldı. Üçüncü yılında hibrit bir programla büyüyen ve tüm tiyatro sezonuna yayılan festival, 4. yılında 17-24 Eylül tarihlerinde katılımcılarla buluşacak. Disiplinlerarası bir temele dayanan Istanbul Fringe Festival, yeni ve dinamik olanı kültür ve sanat yoluyla arayan katılımcılarını, çoğulcu ve yenilikçi bir atmosfere davet ediyor.

Festival programını takip etmek için:
https://www.fringeistanbul.com/home
https://www.instagram.com/fringeistanbul/
https://www.youtube.com/c/FringeIstanbul
https://www.facebook.com/istanbulfringe/