Bugün, sanat tarihimizde “Paris Ekolü” olarak nitelenen dönemin sıra dışı ressamı, Fikret Mualla’nın ölüm yıl dönümü.
Hayatını Paris ve İstanbul’da geçiren Fikret Mualla, tuvallerine dünyanın bu iki önemli kentinin önemli yapılarını, sokaklarını, müzisyenlerini, gece hayatını ve gündelik yaşamını yansıttı. Yaşadıklarını içtenlikle tuvaline yansıtan sanatçı, eserlerinde genellikle içinde yaşadığı bohem çevrenin insanını konu edindi.
Parlak ve zengin renkleri kullanan, bu açıdan değerlendirildiğinde Türk Resim sanatında hiç kimsenin özentisi ve taklitçisi olmadan sadece kendi anlayışında üretim yapmış sanatçılar arasında yer alan sanatçıyı, ölüm yıl dönümünde hayatından kesitlere, sanat anlayışına ve eserlerine yer verdiğimiz yazımızla anıyoruz.
Fikret Mualla, 1903 yılında İstanbul’da doğdu.
Saint Joseph Fransız Okulu’nda ve Galatasaray Lisesi’nde eğitim aldı.
Resim yeteneğinin farkına varan ve güçlü bir desen bilgisi edinen ressam, resimlemeler, gravürler ve moda çizimleri yaptı.
Hayatının bir dönemini Avrupa’da geçiren sanatçı, Türkiye’ye döndüğünde İstanbul’da “Lüküs Hayat”, “Deli Dolu”, “Saz Caz” gibi operetler için kostümler çizdi. Fikret Mualla, bu dönemlerde Nazım Hikmet’in “Varan 3” isimli şiir kitabını resimledi.
Paris’te yaşama kararı alan Fikret Mualla, 1939’da Abidin Dino’nun isteği üzerine “İstanbul” konulu 30 tablo yaptı.
Fikret Mualla seyyar bir yaşam sürüyordu. Ne bir sehpası ne de bir atölyesi vardı. Resim kılıfı, hem sehpa hem de atölye yerine geçiyordu. Özellikle iri yaptırdığı palto ceplerinden kalemler, fırçalar ve boyalar çıkar, ister kahvede, ister kırda ya da bir otel odasında olsun, işe koyulunca dalar giderdi.
Abidin Dino
Sanatçı, hayatının 26 yılını Fransa’da geçirdi. Rahatsızlığından dolayı hastanede kaldığı süre zarfında, 2 ay içinde kendisine resim yaptıran Dina Vierny’nin koruması altına girdi. Bu resimleriyle 1954 yılında Paris’te Dina Vierny Gallery’de ilk sergisini açtı.
Fikret Mualla’nın sanatında iki büyük dönem vardır; İstanbul dönemi ve Fransa dönemi.
İstanbul döneminde; Haliç, mezarlıklar, cami avluları, Ayasofya, Boğaz görüntüleri, Eyüp, Erenköy, yeni harfleri öğrenen kadınlar, nü’ler, peyzajlar ve portreler vardı.
Fransa döneminde ise Paris görüntüleri, Notre Dame Kilisesi, lokantalar, kahveler, barlar, çalgıcılar, berberler, sokaklar, gemiler, natürmortlar, kuşlar, balıklar, burjuvalar, hastalar, melankolikler ve deliler vardı. Yerler farklı olsa da ana konu daima insandı.
Yaşadıklarını içtenlikle tuvaline yansıtan sanatçı, içinde yaşadığı bohem çevrenin insanını da konu edindi.
Daha çok guvaş tekniğinde yatkınlık duysa da, yağlıboyayı da suluboya ve guvaş gibi ustalıkla kullandı.
Ben hürriyetimi çok severim. Bunu naçiz sükûtumda (susmamda) bulurum.
Resim yaparken, ibadet eder gibi sükûneti beynimin tepesinde, saçlarımın dibinde
hissedemezsem, o zaman bilirim ki, yanlış bir işle meşgulüm.Fikret Mualla
Parlak ve zengin renkleri kullanan sanatçı, bu açıdan değerlendirildiğinde Fikret Mualla, Türk Resim sanatında hiç kimsenin özentisi ve taklitçisi olmadan sadece kendi anlayışında üretim yapmış sanatçılar arasında yer aldı.
Onun fırçasında kırmızılar, maviler, sarılar, pembeler, morlar, yeşiller onun fırçasında bir başka canlılık kazandı.
Renk kullanımında hiçbir bayağılık ve aşırılık yoktu. Sanatçı tüm renkleri özel hayatının tersine sükûnet içinde uzlaştırmayı bildi.
Çağdaş akımlara katılmak istemeyen sanatçı, hayatının hiçbir döneminde resmin kuramsal sorunları üzerine çalışmalar gerçekleştirmedi.
Yaşamı boyunca dayatmalardan ve baskılardan kaçan sanatçı, resim dilini kullanarak içinde baskılarda büyüyen duyguları dışa dökerek, rahatlamayı tercih etti.
Fikret Mualla, 20 Temmuz 1967 yılında vefat etti.
Fikret Mualla’yı yakından tanıyın
Fikret Mualla’yı daha yakından tanımak, sanat anlayışıyla ilgili detaylı bilgilere ulaşmak için O’nun hakkında yazılmış şu kitaplara göz atabilirsiniz.
Kaynak:
Hıfzı Topuz. “Fikret Mualla; Anılar, Resimler, Fotoğraflar”, Everest Yayınları, İstanbul, 2005