Mart ayı boyunca şehrin meydanlarını müzikle dolduracak olan İstanbul Kavuştayı, Madrigal konseri ile başladı! Türk rock’ının sevilen müzik gruplarından Madrigal ile müzik yolculuklarına ve Kavuştay’a dair bir röportaj gerçekleştirdik.
Madrigal’in 2007’de başlayan müzik yolculuğu zaman içinde nasıl şekillendi? Başladığınız ve geldiğiniz noktayı değerlendirdiğinizde neler söylemek istersiniz?
2007 yılında Kocaeli’nde kurduk grubu, 2010 yılında serüvenimiz İstanbul’da devam etti ve 2014 yılı itibariyle kendi şarkılarımızı yayınlama kararı aldık. Aralık 2019’a kadar bir EP üç single yayınladıktan sonra dördüncü single “Seni Dert Etmeler”le ivme yakaladığımız bir sürece girdik. Bir anda yakalanan bir ivme gibi görünse de bizim için tırnaklarımızla kazıdığımız ve sonunda gururunu yaşadığımız bir süreçti. Fakat her başarılı yolda olması gerektiği gibi sürekliliği sağlamak ve istikrarlı ilerlemek hala ilk mottomuz.
Şarkılarınızı belli bir yaş grubu, kitleye özel olarak mı yapıyorsunuz; yoksa içinizden geldiği gibi mi? Müziğin hayatınızdaki yerini nasıl tanımlarsınız?
Bu konuda bir kalıba tam oturmuyoruz, içimizden gelen müziği yaptık hep. Kitle de kendinden bir şeyler buldu ve bize katıldı. Bu konuda kitlemizin bile belli bir kalıpta olduğunu hiç düşünmedik. Tabi ki artık profesyonel olarak müzisyen mesleği ile yola devam ediyoruz ama üretim sürecimizin “business” odaklı olmaması gerektiğini de düşünüyoruz.
Geçtiğimiz yıl Türkiye’nin En İyi Grubu Ödülünü alan bir grup olarak, sizce sektör içinde Madrigal’i farklı kılan özellikleriniz neler?
Türkiye’de, özellikle de geçmişte çok fazla başarı hikayesi var bu konuda. Bize özgü bir özelliğin olmasından ziyade, zamanı yakalamanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Bir grup olmak kolay değil tabi ki fakat eğer uyumlu ve birbirini tamamlayan insanlarla yan yanaysanız müziğinizi üste taşıyan şey de birlikte üst üste koyduğunuz dinamikler oluyor.
İlham aldığınız isimler ya da şeyler var mıdır? Madrigal’i ilham kaynağı olarak gören yolunda başında olanlara müzikal anlamda tavsiyeleriniz neler olur?
Grupta herkesin dinlediği favorileri var, sık sık bunları paylaştığımız ve fikir alışverişi yaptığımız sohbetler oluyor. Tame Impala, Men I Trust, Her, L’lmperatrice… Bizi ilham alan genç arkadaşlarımıza önerimiz, “Müzik deniz derya bir dünya, gördüklerimiz ve duyduklarımız kadar hayatı yaşıyorsak müziği yaşamak için de her zaman daha fazlası gerekli.”
Madrigal’in müziği dinleyicilerde birbirinden farklı hisler uyandırıyor. Siz yaptığınız müzikteki duyguyu nasıl tanımlarsınız?
Şarkılarımızda daha çok duygu durumu anlatıyoruz zaten fakat farklı hislerin olması belki de hem hüzün hem kabulleniş hem de umut eden bir profil çiziyor. Herkes kendi payına düşeni hissediyor belki de.
Şehrin meydanlarını müziğin ritmiyle doldurmaya hazırlanan İstanbul Kavuştayı kapsamında müzikseverlerle buluşacaksınız. Kültür sanat etkinliklerini herkes için erişilebilir hale getirmeyi amaçlayan konser serisi hakkında ne düşünüyorsunuz? 4 Mart’ı sabırsızlıkla bekleyen sevenlerinize ne söylemek istersiniz?
Keşke müziğin her anlamda daha erişilebilir olduğu bir düzende yaşıyor olsaydık. Dolayısıyla müziğimizi daha fazla kişiye duyurma imkanı yakaladığımız durumlarda aşırı heyecanlanıyoruz tabi ki. Bazı konserlerin tatmini kesinlikle bambaşka oluyor. Bu vesileyle Kültür Aş’ye teşekkürlerimizi bir kez daha dile getirmek isteriz.
Birbirinden farklı tarzda ve türde birçok etkinliğe ev sahipliği yapan, çok kültürlülüğün bir yansıması olan İstanbul, kültür sanat odağında sizin için ne ifade ediyor?
İstanbul hem Türkiye hem de Dünya’da kültür-sanatın yıllardır en yüksek derecede temsil imkanı bulduğu, 2010 yılında da Avrupa Kültür Başkenti seçilmiş olan bir şehir. Biz de 2010 yılından beri İstanbul’da yaşadığımız ve müziğimizi burada ürettiğimiz için kendimizi çok şanslı hissediyoruz. Eserlerimizde de İstanbul’la ilgili izler var tabii ki, biraz da İstanbul’dan besleniyoruz.