Türkçe rap’te hikâye anlatımı denilince akla gelen ilk isimlerden olan Kayra, yeni albümünü ilk kez Yerin Altında sahnesinde seslendirecek. 14 Nisan Perşembe akşamı gerçekleşecek konserden önce, rap’in sevilen ismiyle müzik yolculuğuna, ilham aldıklarına, İstanbul’a dair keyifli bir sohbette buluştuk.
Müzikle tanıştığınız ilk yıllardan bu yana geçen zamanı değerlendirdiğinizde müziğe bakışınızda ya da yazdıklarınızda ne gibi değişiklikler oldu? Sizi rap’e iten ve sektörle buluşturan sebepler nelerdi?
Hep bir şeyleri anladığımı sandıkça hiç de öyle sandığım gibi olmadığını görmekle geçiyor müzikle alakalı tüm maceram. Her şeyin akıl almaz bir hızla değişip kendine yepyeni yollar çizdiği bu yolda her zaman hislere odaklandım. Hislerin doğal akışını hissedip bunu hissettirmeye çalışmak temelde odaklandığım nokta oldu. Anlatım tekniğimi her albümde farklı bir noktada tutmaya çalıştım ve bu konuda özgünlüğü her şeyin önünde tuttum. O sebeple yıllar içerisinde en çok değişen şey anlatım tekniğim ve kullandığım dil oldu. Hem kendine özgü olması hem de kendi güncelini oluşturması benim için çok önemliydi.
Ben bir şeyler anlatabilmek ve belki de en çok sevdiğim şarkılar gibi şarkılar yazabilmek için rap yaptım. Bunun dışında başka hiçbir amacım ve hissettiğim şey yoktu. Hala temelde bu noktadayım ve bu kendi halinde olma durumunu seviyorum. Şarkı yazarken oluşan o dünya, atmosfer benim için birçok şeyin önünde.
Müziğin her türü için herkeste farklı hisler uyandırdığını ve bu nedenle tanımlara sığamayacağını söylebiliriz. Peki siz Türkiye’de rap’in algısını ve konumlandığı yeri nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’de rap müziğe bakış her zaman çok değişken oldu. İlk yıllarından itibaren tüm süreci canlı canlı yaşadık. Bugün gelinen nokta üç beş yılla değil, isimsiz bir sürü kahramanın yıllar içerisinde verdiği büyük emeklerle oldu. Yıllar içerisinde hem rap, hem dinleyenler hem de genel anlamda tüm koşullar değişti. Artık rap anlatılması, açıklanması gereken bir tür olmaktan çıktı ve sürekli evrilerek kendine toplumun her kesiminden dinleyici bulabilen, kimsenin hiçbir dayatmasına aldırmayan, hiçbir kalıba sığmayan, kalıpları reddeden bir yapıya ulaştı.
Türkçe rap’in en önemli hikâye anlatıcılarından biri olarak rap müziğin kendinizi ifade etmenin bir yolu olduğunu söyleyebilir miyiz? Rap’in hayatınızdaki rolü nedir?
Kesinlikle kendimi ifade etmenin en güzel yolu. Şarkıların oluşum süreçleri, hikâyelerin kurguları, karakterlerin kullanacağı dil ve daha bir sürü detay yıllar geçtikçe çok daha anlamlı belki de benim için çok daha manalı olmaya başladı. Birçok şeyden bağımsız, yıllar içerisinde kafan her sıkıştığı zaman kapısını çalacağın ve her zaman orada olduğunu bildiğin en güzel sığınak. Yokluğu insanı ürkütüyor.
Karabük’te başlayan hikâyenizin çalışmalarınızdaki karşılığını görüyoruz. Peki, İstanbul’un hikâyelerinizdeki yeri nedir? Size ilham ve cesaret veren şeyler nelerdir?
Karabük bana şarkı sözlerindeki, anlatım tekniğimdeki genel atmosferi ve dili kazandırdı. Yola çıktığım yer kesinlikle Karabük’ün benim gördüğüm o aşırı kendine özgü yapısıydı. Her şeyin yerli yerinde olduğu ilginç bir kaos ve içinde binbir türlü farklılık bulunan korkunç bir sıradanlık benim çıkış noktam oldu.
İstanbul bana en çok karakterlere çok daha katmanlı bir şekilde bakabileceğimi ve imgesel çeşitliliğin sınırsızlığını gösterdi. Durum hikâyeleri kadar olay hikâyeleri yazabilme cesaretini verdi. Herkesin hem çok sıradan hem de aşırı kendine has olduğuna inandırdı ve yazarken çok zor aştığım kendimden çekiniyor olma durumunu neredeyse yıktı.
Yakın zamanda duyurduğunuz Meçhul Bir Yalnızlığa Dair albümünüzden parçalar, ilk defa Yerin Altında sahnesinde dinleyicilerle buluşacak. Son projenizle ilgili neler söylemek istersiniz? Kayra’nın bir sonraki adımı ne?
Bu albüm yıllardır aklımda olan ama bir türlü başlayamadığım bir albümdü. Yıllar içerisinde çeşitli denemeler yaptım hatta kendimce albümü bitti sanıp aldığım kayıtlar da oldu ama kafamda kurduğum albümden çok uzakta olduğumu düşünüp bu albümü her anlamda kafamdan çıkardım. Daha doğrusu albümü kafamdan çıkardığmı sandım ama bazı şarkılar beni ince ince kemirdi. Biz buradayız unutma der gibi bir halleri vardı resmen. Ben artık kapattığımı sandığım bir albüme büyük tesadüfler sayesinde yeniden başladım ve kayıtlar bittikten sonra yıllardır aradığım bir huzur hissettim. Albümden ilk single Muhtemel Son geçen hafta yayınlandı. Önümüzdeki ay bir single daha yayınlayacağız ve sonra albüm gelecek.
Kültür sanat odağında İstanbul’u düşünürsek yaptığınız müziğin özü ile şehir arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
İstanbul insana çok fazla şey öğretiyor. Tahmin ettiğinden çok fazla şey görmeni sağlıyor. İyi ya da kötü asla olmayacağını sandığın birçok şeyin gayet olabilecek şeyler olduğunu gösteriyor. Tüm bunları ve hatta belki de çok daha fazlasını, insanın aklının ermeyeceği bir sürü şeyi yaşayan binlerce sanatçı var bu şehirde. Herkes farkına varmadan bu şehirden yani bir nevi birbirinden besleniyor. Günlerin destansı sıradanlığında kendine özgü, sadece kendine ait binlerce dünya oluşuyor. Galiba böyle bir şeyin içinde hissediyorum ve buna alıştım.
Multidisipliner bir sahneye dönüştürülen Müze Gazhane -2. Kat’ta gerçekleştirilen ve alışılmışın ötesinde bir deneyim sunan Yerin Altında konser serisi hakkında neler söylemek istersiniz? Bunun dışında, sizin yaşadığınız farklı mekân deneyimleri var mıdır?
Alt türlerin bu minvalde bir seriye ve mekâna kesinlikle ihtiyacı vardı. Ezber bozan, kendine özgü bir yaklaşım ve her anlamda sunduğu çeşitlilik düşüldüğü zaman Yerin Altında konser serisi büyük merak uyandırmaya devam edecektir. Bunun bir parçası olmak ve bu serinin macerasında yer almak çok önemli olacak.
Benim yaşadığım en farklı mekân deneyimi kesinlikle ilk kez sahne aldığım yerdi. Senelerce tiyatro müsamereleri, sınıf etkinlikleri, sihirbazlık gösterileri ve daha türlü türlü şey izlediğim ilkokulun zemin kattaki etkinlik salonunda ilk defa sahne almış olmak çok tuhaf bir histi. O zemin kat bizim için hep çok önemli oldu.
