İstanbul’da gezilecek yerlerin başında gelen İstiklal Caddesi’ne kendimizi bir attık mı çoğu zaman kalabalığın peşine takılıp gidiyoruz. Bazen ne sağımızı ne solumuzu ne de önümüze çıkanı inceliyor, dalıp gidiyoruz. Halbuki, cadde boyunca tarihe tanıklık etmiş onlarca bina var. Gelin, her birini hep birlikte tanıyalım.
Taksim Meydanı’ndan başlayıp, Galatasaray’dan geçerek Tünel’e kadar uzanan, 18. ve 19. yüzyılda Osmanlı döneminde Grande Rue de Péra veya diğer adıyla Cadde-i Kebir, Cumhuriyetten sonra İstiklâl Caddesi adını aldı. İstiklâl Caddesi’nin ortası Galatasaray’da, meydanın tam ortasında eskiden Beyoğlu Mutasarrıflığı (Kaymakamlık), daha sonra Beyoğlu Polis Merkezi olarak kullanılan bina bulunuyordu. Bugün burada Şadi Çalık’ın 1973’te yaptığı 50. yıl heykeli ile Yapı Kredi Kültür Merkezi bulunuyor. Bugün meydanda bulunan en görkemli yapı Mektebi Sultanî yani Galatasaray Lisesi’nin büyük giriş kapısı. İstanbul’un en önemli toplu taşıma aracı iken 1961’de kaldırılan tramvay, yeniden caddeyi renklendiriyor. Galatasaray’da hat değiştirerek, Taksim-Tünel arasında sefer yapıyor. İstiklal Caddesi’nin başından Tünel’in sonuna kadar cadde boyunca arada kalan binaları gelin birlikte tanıyalım.
Küçük Parmakkapı Sokak
Yıllarca birçok restorana ev sahipliği yapan sokak daha çok Afrika Han ile biliniyor. İstiklal Caddesini kesen Küçük Parmakkapı ve Büyük Parmakkapı sokaklarını birleştiren bu han şimdilerde boş duruyor. Bu sokağı takip ederek St. Pulchérie Lisesi’ne ulaşabilirsiniz.
Anadolu Han
İstiklal caddesi ile Turnacıbaşı ve Erol Dernek sokaklarını birbirine bağlayan bir pasaj, Anadolu Han. Yapı 830 metrekarelik bir alana inşa edilmiş. Zemin kattaki pasajda 17 dükkan ve üst katlarda konut olarak planlanmış 20 daire bulunuyor. O dönemde İtalyan tipi bina yaptırmak moda olduğu için o tarzda, beş katlı ve kagir olarak yaptırılmış. Özellikle Beyoğlu Caddesi’ne bakan ve girişlerin üstünde yer alan konsollar yapının karakteristik özelliği. Birinci kat diğerlerine göre daha yüksek tasarlanmış. Bazı yerlerin yivli kolonlarla çevrilmiş olduğu ise dikkat çekici. Binanın arka sokaklara bakan cepheleri ise daha sade. Bu pasajda eskiden mefruşat ve manifatura mağazaları bulunuyordu. Lazarro Franko dönemin en ünlü dekorasyon ve mefruşat mağazasıydı. O dönemin en önemli lokantası Brasserie de l’Orient buradaydı ve bu mekanı işleten kişi ise Niko Valavanis idi. Bugünlerde ise hanın bir bölümü, mağaza olarak kullanılıyor.
Rumeli Han
Beyoğlu, İstiklal Caddesi, No. 48’de bulunan han, 1897 yılında yaptırılmış. İstiklal Caddesi ile Öğüt Sokağı’nı birbirine bağlayan pasajın mimarı August Jasmund. Binanın yerinde önceden Bodos ve Kevork isimli şahısların odun depoları bulunuyor. Yapı adası olarak Beyoğlu Ağa Camisi’ne bitişik bulunuyor, pasajda ve caddede toplam 30 dükkan bulunuyor.
Galatasaray Lisesi
Geçmişi 16. yüzyıla uzanan İstanbul’un en köklü eğitim kurumlarından olan Galatasaray Lisesi, 1 Eylül 1868’de “Mekteb-i Sultanî” adıyla eğitime başlamış. Tanzimat’ın ilanından sonra devlete memur yetiştirme görevini üstlenen, Türkçe ve Fransızca eğitim veren okul, adeta o dönemi simgeliyor. İmparatorluk devrinde pek çok aydın yetiştiren eğitim kurumu Batı’ya açılan pencere olmuş. Galatasaray semtinin tam ortasında geniş bir bahçe içindeki okulun büyük kapısı meydana açılıyor. Dökme demirden kapının iki yanındaki mermer sütunlardan, eski usul büyük sokak lambaları çıkıyor.
Santa Maria Draperis Kilisesi
Tünel ile Galatasaray arasında yer alan kiliseler içinde önemli bir yeri olan, Mimar G. Semprini tarafından yapılan Santa Maria Draperis Kilisesi ilk olarak 1584 yılında yapılmış ancak çıkan yangınlarda defalarca zarar gördükten sonra, bugünkü görünümüne 18. yüzyıl sonlarında kavuşmuş. Girişinde kemerin üzerindeki, iki meleğin taşıdığı inci kabuğunda kollarını iki yana açmış Meryem Ana tüm ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Adını, yapıldığı araziyi bağışlayan Clara Bertola Draperis’ten alan kilisenin iç mekanındaki parıltılı atmosfer vitray camlardan ve yanan mumlardan kaynaklanıyor.
Rus Başkonsolosluğu
Geniş bir arazi üzerine kurulu Rus elçiliği İtalyan mimar Gaspare Fossati tarafından yapılmış. Rus elçiliği, bu bina yapılana kadar, 1838-1845 arasında şimdi Narmanlı Hanı olarak bilinen binadaydı. Osmanlı-Rus ilişkileri nedeniyle pek çok kez kapatılan elçilik, Ankara’ya taşınınca konsolosluğa dönüştürülmüş. 1990’da kapsamlı bir onarım gören binanın 1917 devrimi sonrası takılan orak çekiçli demir kapısı sökülmüş yerine bugünkü Rusya tarafından da benimsenen, Çarlık arması da olan çift başlı kartal armalı kapı konmuş.
Botter Apartmanı / Mısır Apartmanı
İtalyan Mimar Raimondo d’Aronco’nun 1900’da II. Adülhamid’in terzisi Hollandalı J. Botter için yaptığı bina, İstanbul’da art nouveau üslubunun en önemli örneği olarak kabul ediliyor. Yazları Fenerbahçe’deki köşkünde kalan Botter kış ayları boyunca bu binada oturuyormuş. İçindeki asansör, merdiven korkuluğu ve vitraylar d’Aronco tasarımı.
İsveç Başkonsolosluğu
1755’de İstanbul’da Celsing tarafından kurulan İsveç elçiliği çeşitli yangınlardan sonra 1869’da bugünkü binasına kavuşmuş. Elçi Stenersen’in bulduğu para ile Avusturyalı Pulgher’in yaptırdığı bina, İsveç Sarayı adını almış. Yapımında harcanan parayı karşılamak için caddeye bakan cepheye dükkanlar yapılmış. 1970’lerde bu dükkanlar yıkılarak elçilik binasının bakımlı bahçesi ortaya çıkartılmış.
Narmanlı Yurdu
İstiklal Caddesi cephesinde büyük fil ayakları bulunan yapı Narmanlı Yurdu olarak biliniyor. 19. yüzyılda inşa edilen yapı, Mimar Fossati tarafından yapılan yeni binasına taşınıncaya kadar Rus elçiliği olarak kullanılmış. I. Dünya Savaşı’nda Rusya ile ilişkilerin askıya alındığı bir dönemde binada sadece konsolosluk büroları kalmış, bu büroların da 1933’te taşınması sonucunda bina tamamen boşalmış. Narmanlı kardeşlerin mülkiyetine geçen yapı, bu tarihten itibaren Narmanlı Yurdu olarak isimlendirilmiş. 1940’lı yıllarda pulcu, antikacı, kitapçı gibi meslek sahiplerinin dükkan açtıkları ve ünlü ressam ve heykeltraşların atölyelerini kurdukları bilinen Narmanlı Yurdu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Murat Arıburnu gibi edebiyatçılara da mekan oldu.
St. Antoine İtalyan Katolik Kilisesi
İstanbul doğumlu Mimar Giulio Mongeri’nin yaptığı kilisenin temeli 1906’da atılmış, yapı 15 Şubat 1912’de tamamlanarak hizmete açılmış. 13. yüzyılda Perşembe Pazarı’nda ibadete açılan kilise, 18. yüzyılda buraya taşınmış. İstanbul’un en gözde ve popüler Katolik kilisesi olan St. Antoine’da özellikle Noel ayinlerinde büyük bir kalabalık toplanıyor. İtalyan neo-gotik tarzı mimarinin başarılı örneklerinden sayılan yapının giriş kapısının üstünde aynı tarzda yapılmış St. Antoine Apartmanları var.
Asmalı Mescid Sokağı
II. Bayezit döneminde inşa ettirilmiş, ancak bu yüzyıl başında ortadan kalkmış Asma Mescidi’nden adını alan, bu yüzyılın ilk yarısında aydınların çevresinde yerleştiği, Beyoğlu’nun meyhaneleri ile ünlü tipik sokaklarından biri olan sokak, Fikret Adil’in “Asmalımescid 74” adlı romanıyla ün kazanmış.
Markiz (yemek kulübü)
Beyoğlu’nda edebiyatçı ve aydınların uğrak yeri olan iki ünlü pastaneden Lebon’un eski yerinde 1940’da Avedis Ohanyan Çakır tarafından kurulmuş. Kurucusu Paris’te bulunan bir çikolata fabrikasının adından yola çıkarak firmasının ismini Markiz olarak tespit etmiş. Markiz 10 yıl kadar önce bir anlaşmazlık sonucunda kapanmış. Pek çok edebiyatçının uğrak yeri olan Markiz Pastanesi’nin içinde bulunduğu yapı, şimdilerde herhangi bir işletme tarafından yönetilmiyor.
Suriye Pasajı
1908’de yapılan han aslında üç ayrı binadan oluşan bir yapı grubu iken, sokağa bakan girişe asansör konarak binalar birbirine bağlanmış. Mermer kapısının üzerinde “Suriye Çarşısı – Cité de Syrie” kitabesi bulunan hanın arka sokaklara açılan iki kapısı daha var.
Odakule
Bir dönem İstanbul’un en yüksek binası olan Odakule, İstanbul Sanayi Odası tarafından Karlman Pasajı’nın yerine 1975 – 1976 yıllarında yapılmış. Sakızağacı Sokak, Ağa Camii’nin hemen yanından Tepebaşı Bulvarı’na açılıyor.
d’Andria Pasajı / Terkos Pasajı
16. yüzyılda İzmir’e yerleşen Cenova kökenli bir levanten aile olan d’Andria’ların adını taşıyan pasaj Tepebaşı ile İstiklal Caddesi’ni birbirine bağlayan aralıklardan biriydi. 1955’te binayı satın alan İşçi Sigortaları Kurumu binanın iç bünyesini bozarak pasaj boşluğunu ortadan kaldırdı. Tünel’e doğru ilerlerken İstiklal’de sağ tarafınızda kalan pasaj, şimdilerde alışveriş meraklılarının uğrak yeri.
Aznavur Pasajı
İstiklal Caddesi’nden Tepebaşı’na açılan bir geçitti. 1924’te Aznavur ailesinin evinin altından bir geçit yapılarak Tepebaşı ile birleştirilen yapı, 1993 yılında iş yeri olarak yeniden inşa edildi. Bugün altı katlı binanın giriş ve alt katları çeşitli dükkanlardan oluşan bir çarşı halinde.
Galatasaray Üniversitesi Kültür ve Sanat Merkezi
1875’te önce konut sonra iş yeri olarak inşa edildi. 1907’de Beyoğlu Postanesi yapıldı. İstanbul Radyosu 1943-1944 yılında buradan yayın yaptı. Üç yangın geçiren bina 1982’de onarıldı. 2009’da uzun ve kapsamlı bir onarımdan geçen bina Galatasaray Müzesi olarak kapılarını açtı.
Balık Pazarı
Girişinde daha çok midyeci ve biracıların, kokoreçcilerin yer aldığı ve Peralıların Balık Pazarı adını verdikleri Sahne Sokağı, Beyoğlu’nun en şenlikli, en cıvıl cıvıl yeri. Çiçek Pasajı’nın kapısının bu sokağa açıldığı nokta geçilince sağda en büyük Ermeni kiliselerinden biri, Üç Horan Kilisesi’nin kapısına geliniyor. İstiklal Caddesi’nden Kalyoncu Kulluğu’na uzanan bu sokakta her türlü taze balık, meze ve sebze satılıyor. Balık Pazarı’nın Tepebaşı’na doğru olan kısmında Tarihi Cumhuriyet Meyhanesi bulunuyor.
Çiçek Pasajı
1870’de yanan Naum Tiyatrosu’nun yerine Banker Zoğrafos Efendi tarafından bir çarşı olarak yaptırılmış. “Cité de Pera” adıyla açılan pasaj, 24 dükkan ve 18 daireden oluşuyor. Hristaki Pasajı da denen bu yeri 1908’de Küçük Said Paşa satın aldı. 1930’larda burada bulunan Degüstasyon Lokantası masalarını dükkan önüne çıkarınca, dışarıya masa koyma adeti başladı. Yine bu tarihlerde Çiçek İstihsal ve Satış Kooperatifi’nin buraya taşınması ve çiçek mezatlarının burada yapılmaya başlanması üzerine Çiçek Pasajı ismini aldı. 1970’lerde pasaj tamamen restoranlarla donatıldı. 1978’de ise bina bakımsızlıktan çöktü ve uzun süre yıkık durdu. 1988’de belediye ve pasaj derneğinin çabaları sonucunda onarıldı ve bugünkü halini aldı.
Cercle d’Orient / Grand Pera
Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın İstanbul’daki vekili Abraham Paşa’nın bir kısmını kendine konut olarak inşa ettirdiği yapıda, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı İstanbul’unun en önemli sosyal kuruluşlarından Cercle d’Orient (Büyük Kulüp) faaliyet gösteriyordu. Mekan şimdilerde Emek Sineması gibi kültür-sanat etkinliklerine, özel davetlere yer veriyor.
Ağa Camii
İstiklal Caddesi üzerindeki tek cami olan Ağa Camii 1594’de Galatasaray Ağası Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmış. Galata Sarayı’nın bir parçası sayılan Ağa Camii Galatasaray Hamamı ile birlikte düşünülerek inşa edilmiş. 1834’te yenilenen cami kesme taştan ve çatılı olarak yapılmış. Caminin bahçesinde Oluklubayır Tekkesi’nden getirilmiş çok zarif bir fıskiye bulunuyor.
Fransa Başkonsolosluğu
1719’da önce ahşap olarak yapılan bina çeşitli tarihlerde yenilenerek 1898’de şimdiki taş yapısına kavuşmuş. Bu yapı 1760’ta vebalı hastalara ayrıldığı için “Vebalılar Hastanesi” olarak biliniyor. 1920’lere gelindiğinde ise “Konsolosluk Hastanesi” olarak karşımıza çıkan yapıya bir ara da Parisli bir araba yapımcısı firma yerleşti. 1920’den beri İstanbul Fransa Başkonsolosluğu binası, 1940’tan itibaren Fransızca dil eğitimi verilen bir okul ve Fransız Kültür Merkezi olarak etkinliğini sürdürüyor.
Yeşilçam Sokağı
İstanbul’un Beyoğlu semtinin Taksim’e yakın kısmında yer alan bir sokak olan Yeşilçam, 1980 öncesi dönemde film şirketlerinin çoğunluğunun yazıhaneleri bu sokakta bulunduğu için, Türk sineması kısaca Yeşilçam diye anılmaya başlamış.
İBB Kültür AŞ yayınlarından olan “Adım Adım İstanbul” adlı kitaptan faydalanılmıştır.