istanbulkitapcisi.com’da en çok satan ilk 10 kitap I 31 Ocak – 6 Şubat

www.istanbulkitapcisi.com’da 31 Ocak – 6 Şubat tarihlerinde en çok satan ilk 10 kitabı sizler için sıraladık.

Hem Kültür AŞ Yayınları tarafından yayımlanan tarih, kültür, araştırma-inceleme, edebiyat alanlarından kitapların hem de farklı yayınevlerinin tarih, edebiyat, felsefe, politika, turizm, spor, hobi gibi pek çok farklı alandaki kitaplarının satışını gerçekleştiren www.istanbulkitapcisi.com 31 Ocak – 6 Şubat haftasına ait kitap satış rakamlarını açıkladı.

Verilere göre ilk 10’da yer alan kitaplar;

 Sahte Sultan – Mahfi Eğilmez    

‘Dünya yıkılacak olsa bile adalet yerini bulmalıdır’

On dokuzuncu yüzyılda padişahın davetiyle İstanbul’a gelmiş bir İtalyan ressamın, kayıp olduğu düşünülen gizemli tablosu, şans eseri bulunduktan seksen yıl sonra sergilenmek üzere Londra’ya gönderilir. Ancak Londra’da büyük skandala yol açan bir gelişme yaşanır. Bu olayın arkasındaki karanlık ağın ucu en yüksek yerlere kadar uzanmaktadır.

Avukatlığa başlamanın eşiğindeki Murat, Avukat Rüya, Savcı Koray ve Komiser Tarık, farklı yönlerden başladıkları ve sonra güç birliği içinde sürdürdükleri araştırmaları sonunda gerçeğe ulaşacaklar mı? Birbiriyle iç içe birçok karmaşık ilişkinin her anını kuşattığı olaylar zincirinin düğümü çözülebilecek mi? Heyecan, gerilim ve sürprizlerle dolu bu romanı elinizden bırakamayacaksınız.

Sahte Sultan, Mahfi Eğilmez’in polisiye türünde ikinci romanı. Hititlerle ilgili çok ilgi çeken iki belgesel tarihi öykü kitabından (Anitta’nın Laneti, Hattuşa’dan Kaçış) sonra polisiye türündeki ilk romanı olan Inferis de çok satanlar listesinde haftalarca üst sıralarda yer aldı.

Gölge Ordu – Ersin Eroğlu          

İlk kez yayımlanan SADAT’ın eğitim kampı fotoğrafları… Hangi ülkelerde eğitim kampları var? Eğitmenler kim? SADAT gayri nizami harp eğitiminden suikast eğitimine, kimleri ve hangi grupları eğitiyor?

SADAT Kurucusu Adnan Tanrıverdi, 15 Temmuz darbe girişiminden birkaç ay önce Genelkurmay Karargâhında hangi generalle neler konuştu?

İlk kez yayımlanan raporlarda, SADAT’ın yıllık kazanç hesapları ve SADAT’ın devlet desteği aldığının belgesi…

“Özel Savaş” şirketi SADAT’ın sır perdesi aralanıyor, Gölge Ordu’nun bilinmeyenleri aydınlanıyor…

Bir Zamanlar Kadıköy – Adnan Giz         

Bir varmış bir yokmuş…

Nâzım Hikmet, Ahmed Haşim, Halit Fahri, Faruk Nafiz, Yahya Kemal burada yaşamış, burada âşık olmuşlar, en güzel şiirleri de burada yazmışlar. O zamanlar insanlar okumayı çok severmiş. Delikanlıların kendilerine fısıldadığı dizeleri hayranlıkla dinleyen genç kızların evlerindeki kitaplıklar, okunmuş kitaplarla doluymuş. Usta kaptanların kullandığı vapurların yolcuları birbirlerine aşinaymış. O vapurların tertemiz salonlarında sohbet meclisleri kurulurmuş.

Tiyatro ve sinema salonlarıyla eğlence yerleri dillere destanmış. Üstelik Müslüman Türk kadını, ilk defa bu kültür kentinde sahneye çıkmış. Cami, kilise ve sinagog komşuymuş. Sanatçısı, futbolcusu, esnafı, hamalı, doktoru, eczacısı hep efendiden kimselermiş. Paşalar, eski kumandanlar ve saltanat mensupları köşkler, konaklar yaptırmışlar. Daha sonra Anadolu Yakası’ndaki ilk apartmanlar burada inşa edilmiş.
Moda, Fenerbahçe, Yeldeğirmeni, Altıyol, İskele ve Çarşı’sı ile Bir Zamanlar Kadıköy varmış…

Görmeyen, bilmeyen ya da hatırlamak isteyenler için…

Balıkçı ve Oğlu – Zülfü Livaneli  

Toplumsal konulara duyarlılığı ile tanınan edebiyatçı ve fikir adamı Zülfü Livaneli, bu kez Ege balıkçılarının ve hayal kurmaktan bile mahrum bırakılan göçmenlerin kaderine eğiliyor.

Usta edebiyatçı Livaneli, Balıkçı ve Oğlu ile son yılların en can yakıcı ve büyük dramı “göçmenliği” balıkçı Mustafa, Mesude ve Samir bebek üzerinden anlatıyor. O güne dek sıcak evlerinde televizyondan izledikleri haberlerden aşina oldukları ölü insan bedenleri ve yarı ölü bir bebek evliliklerinin tam ortasına düşerek bir bomba etkisi yaratıyor; aile ilişkilerini bambaşka bir çehreye büründürüyor.

Balıkçı ve Oğlu, Ege’nin tarihinden bugününe, balık çiftliklerine ve rant hırsıyla dağlara, kıyılara saldıran şirketlerin yarattığı ekolojik yıkıma dair çok şey söylüyor. Bunun ötesinde göçmenlerin bir bilinmeze doğru göze aldıkları yolculuğu, hayatta kalma çabalarını ya da ölümü; kısacası “deryaya yakın, dünyadan uzak” yaşamlarını odağına alıyor. Livaneli’nin belki de en şiirsel romanı olan Balıkçı ve Oğlu; aile, aşk, ebeveynlik, evlat, kadın dayanışması, dostluk, göç, doğa üzerine çağdaş bir epope.

Zülfü Livaneli’nin, uzun bir aradan sonra yazdığı ve heyecanla beklenen yeni romanı Balıkçı ve Oğlu, ustalıkla seçilen tasvirlerle okurun zihninde capcanlı bir anlatı oluşturuyor.

Ezbere Yaşayanlar – Emrah Safa Gürkan            

Ezbere Yaşayanlar’da iki yüz bin yıllık insanlık mirasının ortaya koyduğu birbirinden değişik toplum ve kültüre yönelerek davranışlarımızı şekillendiren ana etmenleri inceleyecek; kültürle biyoloji, geçmişle gelecek, gelenekle yenilik arasındaki çekişmeyi merkeze alarak, şartların alışkanlıklarımızı ne noktaya kadar değiştirebildiğini tetkik edecek ve doğamıza ne kadar hükmedebildiğimizi göreceğiz.

Deli İbram Divanı – Ahmet Büke             

Fabrikanın bacasının tüttüğü ilk gün başladılar can almaya. Dişlerine kan değmiş kurt sürüsü gibi denize daldılar. Yaş almış demediler, küçük demediler, yavrulama zamanı demediler. Köstence’nin göğü yağ kokusuyla doldu. İnsanlar öğürerek gezer oldu. Süngüyle vurmak başka ama tüfekle avlanmak dayanılır değildi. O tarraka, o gümbürtü! Dağlara kaçtım kaç defa. Mağaralara girdim. Solucanlarla çıyanlarla geçirdim günlerimi. Ama sabah olup gün doğunca o sesler yine her yanı tutuyordu.

Deli İbram Divanı, öykücülüğümüzün yaşayan büyük ismi Ahmet Büke’nin romanda da ne kadar mahir olduğunu gösteren, uzun yıllar akıllarda kalacak, konuşulacak bir eser. Ege insanının doğayla, tarihle, efsanelerle beslenen hayatı, coğrafyamızın kangren olmuş adaletsizlik, gelir eşitsizliği sorunlarıyla harmanlanıyor, bir ada ve deniz hikâyesi olarak biçimleniyor. İzmir’in de yer yer karakter olarak belirdiği bir dönem romanı olan Deli İbram Divanı, deniz edebiyatımızın klasikleri arasına girmeye aday.

Okçu’nun Yolu – Paulo Coelho  

Her okun uçuşu farklıdır. Bin ok atarsan, bini de sana farklı bir yol gösterecektir: Okçunun yolu işte budur.

Ülkenin en mahir okçusu Tetsuya bir köyde mütevazı bir marangoz olarak yaşamını sürdürmekteyken bir gün uzak diyarlardan gelen bir okçu ona meydan okur… Tetsuya bu meydan okumayı kabul ederek okçuluk felsefesini hem yabancı okçuya hem de köyün delikanlılarından birine aktaracaktır.

Paulo Coelho’nun Okçu’nun Yolu’nda dile getirdiği öğreti sadece okçuluğa değil hayatın her alanına uygulanabilecek, yolu nice erdemden geçen bir ilkeler bütünü.

“Kaleme aldığım bu metinde yay, ok, hedef ve okçu aynı gelişim ve sınama mekanizmasının bütünleyici birer parçası.”

Vurgun – Parsel Parsel 2 – Murat Ağırel

• Ankara Ticaret Odası (ATO) seçimlerinin perde arkası…Melih Gökçek’in ATO oyunları… Gidip gelen listeler, istifa etmesi istenenler…
• FETÖ itirafçısı, Gökçek’in atadığı FETÖ’cüleri isim isim açıkladı…
• Nihat Hatipoğlu’nun kardeşi, Gökçek’in en yakınındaki isme nasıl rüşvet verdi?
• Belediyeden çıkarılan FETÖ’cüler hangi üniversiteye, hangi kadrolarla yerleştirildi?
• Gökçek’in belediyeyi neredeyse birlikte yönettiği o dört FETÖ’cü isim kimdi?
• FETÖ Ankara’yı nasıl parselledi? 4 mütevelli bölgesi yöneticileri kimlerdi? Keçiören, Çankaya, Sincan ve Altındağ mütevelli bölgelerinin alt bölgeleri nerelerdi? Onların yöneticileri kimlerdi? Bu isimlerin Melih Gökçek’le ilişkileri nelerdi?
• Belediyeden FETÖ’ye himmet hangi yollarla aktarılıyordu?
• Melih Gökçek’in Mansur Yavaş’a kurduğu o kumpasın tüm ayrıntıları…
• Erdoğan’ı nasıl tehdit etti?
• Melih Gökçek’in istifa ettirilmesinden bir ay önce Nevin Gökçek’in evine aldığı mobilyalar nasıl belediyeye ödettirildi?
• Gökçek istifa etmeden aylar önce aktarılan milyonlar…
• 36 metrekarelik stant için 25 kişi Cidde’ye nasıl gitti?

Bülbülü Öldürmek – Harper Lee             

961 Pulitzer Edebiyat Ödülü

“İstediğin kadar saksağan vur vurabilirsen, ama unutma, bülbülü öldürmek günahtır.”

Tüm zamanların en sevilen hikâyelerinden biri olan, kırktan fazla dile çevrilen, Oscar ödüllü bir sinema filmi için temel oluşturan ve yirminci yüzyılın en iyi romanlardan biri seçilen Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek, Amerika’nın acımasız bir önyargı ile zehirlenmiş güneyinde geçen, sürükleyici, yürek burkan ve dikkat çekici bir büyüme hikâyesi. Büyüleyici güzellikler ve vahşi eşitsizlikler dünyasında haksız yere korkunç bir suçla suçlanan bir “zenci”yi savunmak için her şeyi riske atan bir adamın hikâyesi çocuk kahramanın gözünden anlatılıyor.

Şefkat dolu, dramatik ve düşündürücü Bülbülü Öldürmek okurları insan doğasının köklerine; masumiyet ve deneyime, nezaket ve zulme, sevgi ve nefrete, mizah ve pathosa götürüyor. Harper Lee’nin her zaman basit bir aşk hikâyesi olarak gördüğü romanı bugün Amerikan edebiyatının bir şaheseri olarak kabul ediliyor.

“Lee estetiğin arkasına sığınmayı reddediyor. Kalemi öyle güzel, güçlü, ölçülü ki zor konuları doğrudan ele almak zorunda olmamasına rağmen Bülbülü Öldürmek’te tam olarak bunu yapmış.”

–Chimamanda Ngozi Adichie

“Yaşama sevinciyle dolu, dokunaklı ve nadiren rastlayacağınız türden bir roman.”

–Truman Capote

Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri – Merin Sever

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış İstanbul, bugün de bu geleneğini sürdürüyor. Zaten bunca farklı kültürü bünyesinde barındırmış ve yaşatmış bir şehrin mutfak kültürünün bundan muaf olması mümkün müdür? Elbette değil…

İstanbul’un geçmişinden günümüze taşıdığı yemek kültürü, bugün eskilerin yanına yenileri de eklenerek kocaman bir sofraya dönüşüyor. Rum, Yahudi, Ermeni mutfaklarının uzun yıllardır İstanbul’a kattıklarının yanı sıra, İstanbulluların aşina oldukları Karadeniz, Antep, Ege, Boşnak, Balkan, Kafkas, Trakya, Mardin, Antakya, Diyarbakır mutfakları gibi yerel mutfaklar da bu sofrada yerlerini alıyorlar.

Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri, Antik Yunan ve Bizans’tan Osmanlı saray mutfağına, şehrin geleneksel yemeklerinden sonradan eklenen lezzetlere uzanan yazı ve söyleşileriyle hem İstanbul’un mutfak tarihini ele alıyor hem de bu şehrin kucaklayarak benimsediği farklı coğrafyaların mutfaklarını, alanlarının uzmanlarından aktarıyor.

İster sokak lezzetlerinin tarihine meraklı olun ister İstanbul’un tatlılarına, bu upuzun sofrada hepsine ve hepimize yer var…