İBB, Antik Yunan ve Bizans’tan Osmanlı saray mutfağına, şehrin geleneksel yemeklerinden sonradan eklenen lezzetlere uzanan İstanbul’un mutfak tarihini kitap haline getirdi. 18 yazı ve 12 söyleşiden oluşan 520 sayfalık ‘Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri’ kitabı için düzenlenen tanıtım toplantısında konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’u “dünyanın en kıymetli sofrası” sözleriyle tanımladı.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Yayınları’ndan çıkan “Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri” kitabını tanıttı. Beşiktaş’taki Four Seasons Hotel’de gerçekleştirilen tanıtım toplantısında konuşan İmamoğlu, her yaptıkları işte olduğu gibi, kitap oluştururken de ortak akılla hareket ettiklerini vurguladı. Yaşadığımız çağda bilginin en kıymetli kavramlardan biri olduğunu belirten İmamoğlu, “Bilgi olmadan, gerçekten doğru bir karar verme şansınız yok. Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olamazsınız. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu düşünen kişiler ve kurumlar da ne yazık ki çoğu zaman kriz yaratırlar, sıkıntı yaratırlar. Bu tarafıyla bizim, bilgiye hürmet eden, onun karşısında saygıyla eğilen bir bakış açısına sahip bir yönetim olduğumuzu belirtmek isterim” dedi.
‘Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri’ kitabına buradan ulaşabilirsiniz.
“Bu sofrada herkes var”
İstanbul ve Türkiye’nin, kültürel anlamda çok zengin bir coğrafya olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, şunları söyledi:
“Burası dünyanın en kıymetli sofrası gibi. Ve bu sofrada kimler yok ki? Türkler, Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Süryaniler, Balkanlar’dan gelen yine farklı kökendeki insanlar. Örneğin; benim doğduğum şehir gibi Karadenizliler, doğu, güneydoğudan gelen Diyarbakırlılar, Bitlisliler, Urfalılar ya da Egeliler aynı şekilde muazzam bir sofra. Unutmadan Kırım’dan, Kafkaslar’dan gelen yine çok kıymetli Türkiye’nin güzel insanları. Dolayısıyla uzaktan, yakından herkesin değer kattığı böyle bir sofranın zenginliğini de iyi anlatmak lazım. Bu sofrada, Bizans ya da Osmanlı sarayının da izlerini bulabilirsiniz. Bugünün kültüründe sokaklarda kurulan o sokak lezzetlerini de yaşayabilirsiniz. Hepsi bir arada var. Tabii bu yaşama da yansıyor aslında. Yaşama yansıyor, insanlarına yansıyor, şiirlerine, yazılarına, edebiyata yansıyor.”
“Gastronomi dünyada yükselişte”
Tanıtımını yaptığı eserin, bir tarif kitabı olmadığının altını çizen İmamoğlu, “Ama tariflerin ötesinde, işin felsefesini anlatan bir kitap karşıma geldi” diye konuştu. Gastronomi ve gastronomi turizminin dünyanın her yerinde yükselişte olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Bana göre, ‘Türkiye’nin ve İstanbul’un en pratik masaya koyacağı, en zengin, en üst seviyede hazır olduğu alan nedir derseniz’; gerçekten insanları burada konaklattırmak, ağırlamak ve de onları bu güzel mutfakla tanıştırmak” ifadelerini kullandı. Doğru ve istikrarlı bir yönetimle, Türkiye ve İstanbul’un bu alanda hak ettiği değeri ve kazancı bulacağının altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye’nin bu derin mutfağının, bu zengin tarihinin İstanbul açısından şu anda hak ettiği değerde olmadığını görüyorum. Ekonomik olarak, belki değerinin 10’da biri olduğunu düşünüyorum. Bu, aynı zamanda ülke insanının da gelirine yansıyor. Bu ülke insanının da hak ettiği geliri elde edemediğini görüyoruz. Zaten bu bir çarpan etkisi, bir domino taşı gibi… Yani süreci nasıl yönetirseniz, ucundaki, en uç taraftaki halkasını da aynı şekilde negatif veya pozitif aşağıya da yukarıya doğru itiyorsunuz. Bu noktada ben gastronominin, turizmin, hizmet sektörünün, özenle titiz bir şekilde hazırlanan o sunum kültürünün Türkiye’yi çok büyük ekonomik kazanımlara da çıkaracağını biliyorum. Bu sadece ekonomik bir kazançla değil, aynı zamanda İstanbul’un bu derin kültürü, toplumsal yaşamının o derin izleri, uluslararası barışın, uluslararası ilişkinin, uluslararası ve evrensel düşüncenin de bir merkezi olmasını sağlar. O buluşma anlarının, o kutsallığı, o geçmişe dair ağırlığı, o güzelliği aslında dünyada nerede olmamız gerektiğini bize gösterir. Bu bizim kimliğimizdir aynı zamanda. Ben öyle düşünüyorum.”
“İstanbul, farklı kültürlerin başlangıç noktası”
İstanbul’un tarihsel anlamda çekim merkezi olmasının nedenin, farklı kültürlerin başlangıç noktası olmasına bağlayan İmamoğlu, yakın zamanda düzenledikleri “Balkan Şehirleri Zirvesi”ni örnek olarak gösterdi. İBB Başkanı olarak bu anlamda bir sorumluluk taşıdığına vurgu yapan İmamoğlu, “Biz, burada 16 milyon insanımıza hizmet ederken, aynı zamanda iyi hizmetin Balkanlar’a da iyi geleceğini, Kafkaslar’a da iyi geleceğini, Ortadoğu’ya da iyi geleceğini, hatta Yakındoğu’ya da iyi geleceğini çok iyi hissedebiliyorum. ‘Yemekten bizi aldın nereye götürdün’ diye düşünebilirsiniz. Ama sofra öyle değil midir? Sofraya oturursunuz, o güzel tatlar gelmeye başlar, mevzunun nereden başladığını bile unutursunuz sizi götürdüğü yeri yaşadığınızda. O bakımdan bu şehrin lezzetlerinden de kendine sorumluluk biçecek, mesuliyetini arttırmayı bilecek derinlikte bu şehre bakan, sorumlu bir belediye başkanıyım. Onun için, yemeği bile bu kadar ciddiye alıyorum” dedi.
“TURİSTİN KİŞİ BAŞI 1500 DOLAR BIRAKTIĞI BİR ŞEHİR HAYAL EDİYORUM”
Kitabın oluşumunda emeği geçen kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür eden İmamoğlu, “Yakın bir zamanda, artan değerleriyle, 20-25 milyonu aşan turistin geldiği, kişi başı 1500 dolarların üstünde döviz bıraktığı bir kent olmayı arzu ediyorum. Bir an önce de gerçekleşmesi için kendimi mesul kabul ediyorum” diye konuştu. İBB Yayınlar Koordinatörü Cengiz Özkarabekir de etkinlikte yaptığı konuşmada, kitabın hazırlanış öyküsünün detaylarına yer verdi. Konuşmaların ardından, İmamoğlu ve katılımcılar, kitapta yer alan bazı yemeklerin tadımını gerçekleştirdi.
İÇİNDE SARAY DA VAR SOKAK DA…
İBB Yayınları’ndan çıkan “Geçmişten Günümüze İstanbul Lezzetleri”, Antik Yunan ve Bizans’tan Osmanlı saray mutfağına, şehrin geleneksel yemeklerinden sonradan eklenen lezzetlere uzanan yazı ve söyleşileriyle hem İstanbul’un mutfak tarihini ele alıyor hem de bu şehrin kucaklayarak benimsediği farklı coğrafyaların mutfaklarını, alanlarının uzmanlarından aktarıyor. Toplam 18 yazı ve 12 söyleşiden oluşan eser, özel çekilmiş fotoğrafları ve arşivden derlenen zengin görselleriyle de dikkat çekiyor. 520 sayfalık kitap, İstanbul gibi kozmopolit bir şehrin mirasını yansıtan, renkli ve kapsayıcı bir yemek kültürü hazinesi.