Türk sinemasının 60’larda yaratılan, uzun erimli dört kadın “yıldız”ı vardır. Bunlar Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit’tir.
Gazeteci Bircan Usallı Silan iki binli yıllarda, “Dört Yapraklı Yonca” adını verdiği kitapta, bu dört yıldızla konuşarak, “Onların sihri neydi?” sorusunu yanıtlamaya çalışmıştır. Kendi ağızlarından, yıllar geçtikten sonra, kendi yıldızlıkları üzerine düşüncelerini alıp, yaşamdaki son durumlarını bize anlatmıştır.
Fatma Girik, Yeşilçam’ın “dört yapraklı yonca”sının canlandırdığı tiplemeleri:
Hepimizin bir formatı vardı. Hülya Koçyiğit, Kerime Nadir romanlarının masum, zayıf, naif kadınıydı. Amcasının oğluna, dayısının oğluna âşık olan, “öhe öhe” deyip kan kusan kızı oynuyordu. Ama sonuna kadar mücadele ediyor: Mağlup oluyor ya da galip, ama mücadele ediyor. Örnek Türk genç kızı… Filiz Akın çıtı pıtı. Kolejli zengin kızı. Türkan Şoray hoş, aygın baygın, ağzı yarı aralık, saçını şöyle bir atan, tam kadın. Benimki de eli belinde, kafası ezilemeyen, fakir, baktığında kadın ama hareketleri erkek bir tip. Yani hepimizin çok ayrı yeri vardı. Hepimizin sevenleri vardı. Birileri birimizi daha çok seviyordu. Ama toplum bizi bir bütün olarak benimsemişti.
sözleriyle çok net biçimde anlatmıştır.
Fatma Girik’in, Türk sinemasında rol aldığı filmlerde canlandırdığı tiplemelerin tümü gözden geçirildiğinde, ağırlıklı olarak anne rolleri, köylü kadın rolleri ve kentli kadın rolleri dikkat çeker. Yeşilçam içinde yer aldığından, bu filmler melodram
ve komedi formlarındadır. Canlandırdığı tiplemelerde güçlü veya erkeksi kadın ya da ezilen kadın olarak görebiliriz onu. Hangi rolde olursa olsun, oyun biçimi gerçekçidir. İzleyiciler üzerinde bıraktığı izlenim, “hayatın kötülükleriyle karşılaşmış
ama yılmamış, mücadeleci kadın” etkisidir.
Kaynak: İBB Yayınları; Fatma Girik, Türk Sinemasında Bir “Yıldız”: Fatma Girik, sf.394-399.