İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İBB Miras, İBB Kültür ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu işbirliğiyle düzenlenen “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” sergisi, Çek heykeltıraşlar Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in kristal heykellerinden oluşan özel bir seçkiyi Yerebatan Sarnıcı’nın büyülü atmosferinde bir araya getiriyor.
Kurduğu kültürel diplomatik işbirlikleriyle dünya sanatını İstanbul’a taşıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), bu defa İBB Miras, İBB Kültür ve Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosluğu ortaklığında düzenlenen sıra dışı bir sergiyi, İBB Kültür AŞ’nin işletmesinde bulunan Yerebatan Sarnıcı’nda sanatseverlerle buluşturuyor! İBB Miras’ın örnek restorasyonuyla İstanbul’un marka değerlerinden birisine dönüşen Yerebatan Sarnıcı’nda yeraltı, gerçeklik algısı ve yansımalar kavramlarıyla şekillenen “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” başlıklı görkemli sergi, Çek çağdaş heykeltıraşları Vlastimil Beránek ve Jaroslav Prošek’in eserlerini 1500 yıllık tarihi yapıda bir araya getiriyor.
İBB çatısı altında İstanbul’un dünyada önemi giderek artan bir kültürel diplomasi ve evrensel anlayış merkezi olduğu dönemde, serginin küratörlüğünü Dr. Mahir Polat ile Miroslav Kroupa üstleniyor. Sergide suyun içine yerleştirilen kristal heykellere hayat veren cam, saydamlığı ve katılığı ile Yerebatan Sarnıcı’ndaki iki temel malzemeyle, su ve taşla diyalog kuruyor. İBB’nin ev sahipliğini üstlendiği ve İstanbul’da düzenlenmiş en büyük uluslararası kristal heykel sergisi olma özelliğini taşıyan “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” sergisi, 1 Ağustos’tan itibaren ziyaret edilebilir.
Yeraltı, gerçeklik algısı, mitoloji, yansıma ve geçiş temaları etrafında kurgulanan sergi, filozof Platon’un bir mağaraya zincirlenmiş insanların mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini gördüğü ve bunları gerçeklik olarak algıladıkları mağara alegorisinden yola çıkıyor. Vlastimil Beránek’in geçmiş ve bugün üzerine odaklanan cam eserleri sarnıcın su ve taş dokusuyla etkileşime girerek Yerebatan Sarnıcı’nın su ve ışıkla elde ettiği dinamik yansıma alanlarına renk ve yansıtmayla dahil oluyor. Jaroslav Prošek’in eserleri ise izleyiciyi yaklaşık 6.000 yıl önce Mezopotamya’da üretilen ilk camın, aynı döneme ait yarı fosil meşe ağacı malzemesiyle buluştuğu tarihe götürerek kendimizle, kolektif hafızayla ve şimdiki zamanla ilgili soruları gündeme getiriyor.
Geçiş ve yansımalarla Yerebatan Sarnıcı’nda salt turistik bir gezinin sınırlarını kaldıran sergi, izleyicileri insanlığın derinliklerine tekrar odaklanmaya; 1500 yıldır Güneş’ten koparılmış, buraya hapsedilmiş Medusa anlatısındaki “human condition/insan olma durumu” üzerine düşünmeye davet ediyor.
Cumhuriyetin 100. yılını büyük bir onur ve coşkuyla kutlayan, ikinci yüzyıla doğru atılan her adımı “Demokrasi Yüzyılı” etkinlikleriyle taçlandıran İBB’nin ev sahipliğini üstlendiği “Yeraltının Kapıları – Geçiş ve Yansıma ile Mekâna Dokunma; Vlastimil Beránek” sergisi, 1 Ağustos – 30 Kasım 2024 tarihleri arasında ziyaretçilerini bekliyor.
Yerebatan Sarnıcı hakkında
Yerebatan Sarnıcı, 6. yüzyılda, Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından inşa ettirildi. 80 bin tonluk su kapasitesiyle zamanında durgun bir derya gibi olan tarihi sarnıç, Latincede “Cisterna Basilica” olarak adlandırılıyor.
Günümüzde Bazilika Sarnıcı olarak da anılan yapı, suyollarından ve yağmurdan elde edilen suyu, imparatorların ikamet ettiği Büyük Saray ve çevresindeki yapılara dağıtarak yüzyıllar boyunca kentin su ihtiyacını karşıladı. Şehrin en büyük kapalı sarnıcı olan Yerebatan Sarnıcı, içinde toplam 336 sütunu barındırıyor. Bu sütunların çoğunun, daha eski tarihli yapılardan toplandığı tahmin ediliyor. Yaklaşık olarak 10.000 m² alanı kaplayan sarnıç, İstanbul’un 1453 yılında Osmanlılar tarafından fethinden sonra bir müddet daha kullanıldı. 16. yüzyılın ortalarına kadar Batılılar tarafından fark edilmeyen yapı, 1544-1555 yılları arasında İstanbul’da yaşayan bir doğa bilimci ve topografya uzmanı olan Petrus Gyllius tarafında yeniden keşfedildi.
Osmanlı’da ilk kez III. Ahmet döneminde, II. Abdülhamid döneminde ise ikinci kez onarım gören Yerebatan Sarnıcı, ilerleyen yıllarda da onarımdan geçmeye devam etti. 1955-1960 yıllarında sarnıcın kırılma riski altındaki 9 sütunu kalın bir beton tabakasıyla kaplandı. 1985-1987 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği kapsamlı onarım çalışmalarında, Yerebatan’ın en önemli simgesi olan Medusa başlı kabartmalı bloklar keşfedildi. İBB tarafından müze olarak ziyarete açılan yapının tarihindeki en kapsamlı restorasyon ise İBB Miras tarafından gerçekleştirildi. 22 Temmuz 2022 tarihinde yeni nesil bir müzecilik anlayışıyla yeniden kapılarını açan Yerebatan Sarnıcı Müzesi; geçici sergiler, çağdaş sanat gösterileri ve kültür sanat etkinlikleriyle ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor.