19 Mayıs, her yönüyle Kültür AŞ Yayınları kitaplarında!

 

Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da attığı adımın hangi şartlarda ve neler göze alınarak atıldığını, bugünlerimize kazandırdıklarını ve işgal günlerinden Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolu daha iyi anlamak için, Kültür AŞ Yayınları’ndan çıkan bazı kitaplarımızı sizler için derledik.

“100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri”, “100. Yılında İnönü Savaşları”, “Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk”, “Paşa’nın Rotası”, “Atatürk ve İstanbul”, “Atatürk Fotoğraflarının Hikayesi” kitaplarımız hakkında detaylı bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.

NUTUK

Atatürk’ün, Samsun’a çıktığı tarih olan 19 Mayıs 1919’dan, Cumhuriyet sonrası inkılap dönemine kadarki (1927) zaman diliminde olan olayları anlattığı Nutuk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ yayınları tarafından dönemin tanıklarının hatıraları ve özel fotoğraflara yer verilerek; sade, anlaşılır bir dille özel olarak basıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ yayınlarının hazırladığı “Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk”, Nutuk’un 1927 Osmanlıca baskısı, 1934 ve 1938 yeni Türk harfleri baskısı temel alınarak hazırlandı. Ayrıca bugüne kadar yapılan belli başlı Nutuk çevirileri gözden geçirilerek daha önceki çevirilerde göze çarpan eksikler giderildi ve yanlışlar düzeltildi. Osmanlıca metin, büyük bir dikkatle günümüz Türkçesine aktarıldı ve böylece sade, anlaşılır bir Nutuk metni ortaya çıktı.

Genel Yayın Yönetmenliğini Ahmet Bozkurt’un üstlendiği kitabın editörlüğünü Alper Çeker, düzeltisini Bülent Ulus, görsel sanat danışmanlığını Utku Lomlu, kapak tasarımını LOM Creative ile Alper Zeki, sayfa tasarımını ise Faruk Güney yaptı.

 

 

Dönemin tanıkları ve hatıratları

“Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk”, Atatürk’ün Nutuk’ta anlattığı olaylar, 60 kişinin; Atatürk’ün silah arkadaşlarının ve dönemin asker-sivil tanıklarının; gazetecilerin, aydınların yazdığı hatıratlarla desteklendi. Böylece Atatürk’ün Nutuk’ta belgeleyip anlattığı olaylar, olayların diğer tanıklarının gözünden, onların detaylı değerlendirmeleriyle daha da açıklık ve genişlik kazanmış oldu.

Kişiler, kurum ve kuruluşlar hakkında detaylı bilgiler

“Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk” kitabında Nutuk metnine ve onu destekleyen hatırat metinlerine ek olarak hatırat sahipleri ile Nutuk’ta adı geçen belli başlı isimlerin kısa öz geçmişlerine çerçeve yazılarla yer verildi. Ayrıca Nutuk’ta geçen belli başlı kurum, kuruluş ve olaylar da yine kısa çerçeve yazılarla açıklandı.

Adetâ bir belgesel film gibi

“Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk”, görsel hafızaya da hitap ediyor. Bu nedenle Atatürk’ün sadeleştirilmiş Nutuk metni sol sayfalarda beyaz renkli, hatıratlar sağ sayfalarda gri renkli olarak başlıyor. Çerçeve yazılar ise her iki tarafta pembe renkli olarak hazırlandı. Ayrıca sayfalarda değişik boyutlarda, bir kısmı renkli ve bazıları özgün çok sayıda fotoğrafa yer verildi. Renkli sayfalar, renkli çerçeve yazılar ve renkli fotoğraflar sayesinde “Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk”, hacmine rağmen büyük bir keyifle ve çok kolay okunuyor ve âdeta bir belgesel film gibi akıyor.

“Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk”a İstanbul Kitapçısı mağazalarından, www.istanbulkitapcisi.com ve tüm kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

“Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk” künye

Yazar: Mustafa Kemal Atatürk
Genel Yayın Yönetmeni: Ahmet Bozkurt
Editör: Alper Çeker
Düzelti: Bülent Ulus
Görsel Sanat Danışmanı: Utku Lomlu
Kapak Tasarımı: LOM Creative, Alper Zeki
Sayfa Tasarımı: Faruk Güney
Dil: Türkçe
Sayfa Sayısı: 1304
Hard Cover Ebat: 21,5 x 26
Soft Cover Ebat: 16 x 22
Cilt: Cilt bezli
Baskı Yılı: 2020
Yayınevi: Kültür A.Ş.
Hard Cover ISBN: 978-605-7864-85-7
Soft Cover ISBN: 978-605-7864-84-0

“Hatıratlarla Karşılaştırmalı Nutuk”  arka kapak yazısı 

“Zaten çocukluğumun çoğu günü bu Bandırma Gemisi’nde geçtiği için her tarafını cin gibi bilir ve bu gemiyi çok severdim. Kaptan İsmail Hakkı Amca da beni çok severdi, her seferden dönüşte hediyeler getirirdi.

Beynimde fırtınalar yaratan, hayalimde canlandırdığım bu büyük komutanı görmeden gidemezdim. Babama “Ne olur beni Mustafa Kemal’e götür” diye yalvardım. Babam önce düşündü sonra “Gel bakalım oğlum, bir çaresini buluruz belki” deyince sevinçten kalbim uçuyordu. Kız kulesi açıklarında demirleyen Bandırma Vapuru’na babamla beraber bir sandalla çıktık.

Annemi rıhtıma bırakmıştık. Biraz sonra babam beni bırakıp gittiği yerden dönerek “Gel bakalım oğlum, Mustafa Kemal’e götüreceğim seni” dedi. Hayal mi görüyordum?

Mustafa Kemal’e ayrılan kamaraya geldik, beraberce içeri girdik, karşımda masmavi gözleriyle çakmak çakmak bakan büyük Komutan büyük asker Mustafa Kemal oturuyordu. Bize doğru seslenerek “Hacı Bey, maşallah delikanlı cin gibi, bakışları akıl dolu, gel bakalım yanıma” dedi. Yanına nasıl gittik, elini nasıl öptüm, yanağımı nasıl okşadı ki rüya gibiydi Allahım… Bana “Adın ne senin” diye sorunca kendime geldim “Nurettin efendim” dedim. Bana “Bu ülke hepimizin, ama esas siz gençlerin. Mücadeleden yılmak yok, tamam mı?” dedi. Sonra babama dönerek “Hadi Hacı Bey, artık veda sona ersin, yolumuz uzun” diyerek bizi nazikçe yolladı…”

Nuri Ulusu


“100. Yılında İnönü Savaşları”

Bugüne kadar bütünlüklü olarak ele alınmayan İnönü Savaşları’nı detaylı olarak inceleyen, içeriğiyle, hatıralarıyla, özel çizimleri, arşiv belgeleri ve görselleriyle oldukça kapsamlı bir şekilde hazırlanan, Kültür AŞ Yayınları’ndan çıkan “100. Yılında İnönü Savaşları” yazar Şaduman Halıcı önce düzenli ordu hazırlıkları, Gediz Taarruzu, Çerkes Ethem isyanı, TBMM’deki tartışmaların ve tarafların hazırlıklarının bir panoramasını sunuyor. Ardından gün gün çarpışmaları, taarruzları, geri çekilmeleri ele alıyor.

Mehmet Alkanalka ise tarafların askerî güçlerini, harekât planlarını, stratejilerini, taktiklerini; amaçlarını, niyetlerini değerlendiriyor. Yunanların gerek asker sayısı gerekse askerî teçhizat bakımından üstünlüğüne rağmen savaşın nasıl kazanıldığının ipuçlarını veriyor.

Dönemin hatıralarıyla zenginleştirildi

Bugüne kadar bütünlüklü olarak ele alınmayan İnönü Savaşları’na eğilen kitap, içeriğiyle, özel çizimleri, arşiv belgeleri ve görselleriyle Türkçe’de bir ilk çalışma…

Bu kitabı özgün kılan yanlarından biri de savaşı bizzat yönetmiş, savaşa tanık olmuş ya da savaşın tarafı olanların düşünce, duygu ve değerlendirmelerinin yer aldığı “Hatıralar” kısmı. Hatıralarına yer verilen bazı isimler: İsmet İnönü, Vecihi Hürkuş, İzettin Çalışlar, İsmail Hakkı Tekçe, Şerif Güralp, Viktor Dusmanis…

Selçuk Ören’in, “100. Yılında İnönü Savaşları” kitabı özel çizimleri ise kitabın bir diğer özelliği. Kitap boyunca anlatıma eşlik eden bu çizimler sizi bir savaş filmi, belgeseli izlercesine sarıyor, yüzyıl öncesinden âdeta bugüne taşıyor.

Bağımsızlığın ilk meşalesi İnönü Savaşları…

İnönü Savaşları başta İstanbul ve İzmir olmak üzere Anadolu’nun işgalden kurtuluşunun habercisi, bağımsızlığın ilk meşalesidir.

Mustafa Kemal Paşa’nın İkinci İnönü zaferinden sonra “Siz, orada yalnız düşmanı değil, milletin makûs talihini de yendiniz” dediği Birinci İnönü Savaşı sadece askerî değil siyasi başarıların da kapısını aralamıştır. Savaş sonrası toplanan Londra Konferansı’yla Millî Mücadele’nin haklılığını dünya kamuoyuna duyurmuş, Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması imzalanmıştır. İçeride ise Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ve İstiklal Marşı kabul edilmiştir.

“100. Yılında İnönü Savaşları”na İstanbul Kitapçısı mağazalarından, www.istanbulkitapcisi.com ve tüm kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

“100. Yılında İnönü Savaşları” künye

Yazarlar: Şaduman Halıcı – Mehmet Alkanalka
Proje Direktörü: Cengiz Özkarabekir
Genel Yayın Yönetmeni: Ahmet Bozkurt
Editör: Bülent Ulus
Resimleyen: Selçuk Ören
Yayınevi: Kültür AŞ Yayınları
Sayfa sayısı: 400 sayfa

“100. Yılında İnönü Savaşları” arka kapak yazısı

Mustafa Kemal Paşa, “Derhal taburunu topla, Garp cephesi emrine gireceksin, hareket et!” dedi. Bizi cepheye götürecek trenin lokomotifi kömürsüzlükten çalışamıyor, istim tutamıyor. Ankara istasyonundaki söğüt ağaçlarını kestirdim ve lokomotifin kazanında yaktırarak taburu bir gece içinde cepheye naklettim. Eskişehir’e geldik ve derhal cepheye giderek savaşa tutuştuk. Savaşı kazandık. Bu, Garp Cephesi Kumandanlığı’nın zaferiydi. Düşman Kazancı Bayırı’ndan Bursa yönüne doğru ricat etti. Bundan sonra Ankara’ya döndük. Muhafız Taburu ilk defa savaşa girmiş ve savaşı kazanan birliklerden biri olmuştu.

İsmail Hakkı Tekçe

Kanlısırt’taki düşmanın atılmasıyla İkinci İnönü Meydan Muharebesi’nin Sağ Yan Grubu hareketi son buldu. Düşman, Sakarya’dan Nane Deresi’ne kadar olan sahada 26 Mart’tan 1 Nisan’a kadar geçen günlerdeki çetin ve kanlı muharebelerde binlerce kayıp vererek, yenilmiş ve geri çekilmişti. Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa Hazretleri, kazandığı İkinci İnönü Muharebesi’nin zafer anını Metristepe’den gördü ve Büyük Gazi’ye meşhur telgrafını çekti. İsmet Paşa, düşmanın verdiği kayıp sayısında kuşkuluydu. Sıhhiye müfrezelerimiz o gün işe başladı. Sordurdum, bine yakın ceset gömdüklerini bildirdiler. Yedi gün içinde Yunanlıların gömdükleri de bu hesaba dâhil değildi. Yunanlılar İkinci İnönü Muharebesi meydanında binlerce ölü bırakmıştı.

İzzettin Çalışlar

Her muharebeden sonra, her büyük muharebeden sonra düşmanı takip etmek ve muharebenin neticesini takiple almak esastır. İkinci İnönü Muharebesi’nden sonra çekilen düşmanı takip ediyoruz ama biz bu takibi tesirli bir surette yapamıyoruz. Yarı kuvvetinde olduğumuz bir düşmanı yenmişiz. Düşman da henüz dermanlı iken çekilmiş. Biz tamire muhtaç bir haldeyiz. Yapabildiğimiz takip bir hudut dâhilinde oluyor. Asıl takip ne vakit yapılacak ve nasıl yapılacak, bütün bu tecrübelerden sonra, onun zamanını hazırlayınca nasıl takip yapacağımızı ileride göstereceğiz. Bizim takibe imkân gördüğümüz zaman yapabildiğimiz takibi, dünyada pek az ordu yapabilmiştir.

İsmet İnönü


“Atatürk ve İstanbul”

Selanikli Mustafa’nın 13 Mart 1899 günü İstanbul’da Harbiye Mektebi’ne kaydoluşundan 10 Kasım 1938’de ölümüne kadar geçen 40 yılın olaylarını, anılarını içeren ve Kültür AŞ Yayınları’ndan çıkan “Atatürk ve İstanbul” okurla buluşuyor.

Necdet Sakaoğlu’nun kaleme aldığı, Atatürk’ün bugüne kadar yanlış bilinen gerçek doğum tarihini belgesiyle birlikte ilk kez paylaşan, yalnızca bir İstanbul tarihi ve Atatürk’ün özgeçmişi değil; özenle seçilmiş fotoğrafların eşlik ettiği, Atatürk ve İstanbul özelinde bağlılığın, sevginin ve başarının anlatısı…

“Atatürk ve İstanbul”a, İstanbul Kitapçısı mağazalarından, www.istanbulkitapcisi.com ve tüm kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

 

 

 

 

“Atatürk ve İstanbul” künye

Kitabın Adı: Atatürk ve İstanbul
Yazar: Necdet Sakaoğlu
Genel Yayın Yönetmeni: Ahmet Bozkurt
Editör: Bülent Ulus
Kapak Tasarımı: Geray Gencer
Sayfa Tasarımı: Faruk Güney
Dil: Türkçe
Sayfa Sayısı:456
Ebat: 21,5×26
Cilt: Hard Cover, Soft Cover
Kâğıt: 90 gr. IVORY
Baskı Yılı: 2021
Yayınevi: Kültür AŞ
Hard Cover ISBN: 978-625-7288-47-7
Soft Cover ISBN: 978-625-7288-48-4

“Atatürk ve İstanbul” arka kapak yazısı

Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan yola çıktı. Samsun’a doğru yol alan geminin Karadeniz’de batırılacağına dair bilgiler vardı. Samsun’a varıldı, Millî Mücadele başlatıldı ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa önderliğinde vatan kurtarıldı.

6 Ekim 1923, İstanbul da kurtulmuş ama kurtarıcısı hâlâ dönmemişti…

İstanbulluların bekleyişi sürerken Cumhuriyet ilan edilmiş, saltanat ve hilafet kaldırılmış; yeni başkentiyle bir ülke kurulmuştu.

1 Temmuz 1927… Büyük bir heyecan ve coşku… O sıcak yaz gününde kadınlı-erkekli İstanbullular yolları, kıyıları, sandalları, vapurları doldurmuş dikkatli gözlerle onu bekliyorlardı; ve Gazi Mustafa Kemal İstanbul’da… İstanbul bu muhteşem karşılamayı, heyecanı ve ilgiyi çok uzun yıllardır hiç görmemişti…

Atatürk ve İstanbul, Selanikli Mustafa’nın 13 Mart 1899 günü İstanbul’da Harbiye Mektebi’ne kaydoluşundan 10 Kasım 1938’de ölümüne değin 40 yılın olaylarını, anılarını içeriyor. Kitap, bir ilkede imza atıyor: Bugüne kadar yanlış bir ezberle verilen-öğretilen Atatürk’ün gerçek doğum tarihini ilk kez paylaşıyor.

Bu, bir İstanbul tarihi ve Atatürk özgeçmişi değildir. Özenle seçilmiş fotoğraflar eşliğinde, Atatürk ve İstanbul özelinde; bağlılığın, sevginin, başarının anlatısıdır.

Atatürk ve İstanbul, bir liderin bir kente, bir kentin bir lidere bağlılığının hikâyesidir.

“İki cihanın kavşağında Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği!”

— Gazi Mustafa Kemal Atatürk


“100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri”

Pek bilinmeyen, konuşulmayan ve adı konmamış bir suskunlukla geçiştirilen İstanbul’un işgali hakkındaki tüm detaylar, Kültür AŞ Yayınları’ndan çıkan “100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri” kitabıyla gün yüzüne çıkıyor.

Dünya tarihinin kavşak noktasında yer almış, imparatorluklara başkentlik yapmış köklü bir geleneğe sahip olan İstanbul’un işgal altındaki buhran dönemine yakından bakmak için “100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri” ile yeni bir sayfa açılıyor…

1918 ila 1923 yılları arası İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgal altında tutulduğu günlerin geniş kapsamlı olarak incelendiği kitapta tüm tarihsel süreç belgeler ve dönemin fotoğraflarıyla okuyucuya aktarılıyor.

Yazarlığını Prof. Dr. Nur Bilge Criss, Doç. Dr. Abdurrahman Bozkurt, Prof. Dr. Ertan Eğribel, Dr. Devrim Vardar, Hamza Yardımcıoğlu, Mehmet Yüce, Turan Akıncı’nın yaptığı kitabın yayın yönetmenliğini Ahmet Bozkurt, editörlüğünü ise Bülent Ulus üstleniyor.

Kitapta yer alan bazı dikkat çekici bölümler ise şöyle;

 

 

Doğu Sorunu ve işgal dönemi İstanbul’u (1918-1923)

Fransız general, karaya Dolmabahçe Rıhtımı’ndan Ermenilerin, Rumların sevgi gösterileri arasında çıktı. Beyoğlu’nun girişinde bulunan, şimdi Fransız Konsolosluğu olan, o zamanın Fransız Büyükelçiliği’ne gitti ama karşılamadan memnun olmamış, azınlıkların tezahüratını şanına layık görmemişti. Birkaç gün sonra yeniden gelmek üzere şehirden ayrıldı. Franchet d’Espèrey, şehre 1919’un 8 Şubat’ında döndü ve Fransa’dan görülen hakaretlerin en büyüğü de o gün yaşandı. General karaya bu defa Sirkeci’den çıktı, 21 pare top atışıyla karşılandı. Gazetecilere, “Dolmabahçe Sarayı’nda kalacağını” söyledi. Sarayda o sırada devrin hükümdarı Sultan Vahdettin yaşıyordu. Franched d’Espèrey şehri fethetmiş havasındaydı. Fatih Sultan Mehmed’i taklit edercesine bir ata bindi, Dolmabahçe’ye yerleşmesine kadar ikametgâh ve karargâh olarak kullanacağı Fransız Büyükelçiliği’ne at üzerinde gitti…

Mütareke döneminde Rumlar ve Yunanistan 

1918 yılı Kasım ayından itibaren Rum Patrikhanesi, gönüllülerden Rum Cretan Alayı’nı kurdu. Bu alay Fener, Balat, Ayvansaray ve Cibali semtlerinde milis faaliyetlerine başladı ve adım adım bölgeyi ele geçirdi…

Rum Patriği bu çevreyi Kurtarılmış Yunanistan olarak ilan etti ve geçici bir hükûmet kurdu. Galata’daki Atina Bankası Rumların bu bölgede ev sahibi olması için hibe krediler açtı. Bu finansman yoluyla Rumlar bu bölgede büyük çapta gayrimenkuller aldı. Rum Patrikhanesi 16 Mart günü önemli bir karara daha imza attı ve Ayvansaray, Balat, Cibali ve Fener’de kurdukları Kurtarılmış Yunanistan adını verdikleri bölgede sözde devlet kurdu.

9 Mart 1919 günü ise Dorotheos bir beyanname yayınlayarak; Rum Patrikhanesi ile Osmanlı Hükûmeti arasındaki münasebetlerin kesildiğini ve Rumların artık tebaa görevlerinden affedildiğini açıklamıştı. Aynı anlayışı Ermeni Patrikhanesi de uygulayacak ve her iki patrikhane de Rumların ve Ermenilerin artık devletle her türlü münasebetlerini koparmak için uğraşacaklardı. Örneğin bu tarihten itibaren Rum ve Ermeni Patrikhaneleri, mütareke döneminin şartlarının da rahatlığıyla, kendi ahalilerine “Osmanlı Devleti Pasaportu” kullanmayı yasaklayacak ve onun yerine kendilerince hazırlanan “Patrikhane Pasaportu” vermeye başlayacaklardı…

İşgal İstanbul’unda iktisadi durum

Duyun-u Umumiye İdaresi’nin 1920 yılında gıda maddeleri için hazırladığı fiyat endeksinde 1914 yılına göre yumurtanın fiyatı 11 misli, kömürün fiyatı 20 misli, şekerin fiyatı 21 misli, soğanın fiyatı 25 misli, patatesin fiyatı 15 misli, ayakkabının fiyatı 10 misli artış göstermişti ve ayrıca bu endekste hesaplanmayan ev ve iş yeri kiraları 20 misli artmıştı…

Fowle’nin, raporunda bahsettiği yüksek enflasyon, halkın alım gücünü ciddi bir şekilde kaybettiğini gösterirken, devamında çevre kirliliğine yapılan vurgu, şehirdeki temizlik gibi en temel kamu hizmetlerinin bile yerine getirilemediğine işaret etmektedir. O tarihte İstanbul fiili olarak işgal altındaydı fakat henüz işgal resmen ilan edilmemişti. Şehrin idaresinin resmen işgal kuvvetlerine geçiş tarihi 16 Mart 1920’ydi. Osmanlı Devleti, askerî ve siyasi bakımlardan olduğu gibi ekonomik gücünü de kaybetmişti. İşgal döneminde İstanbul’da bulunan Fransız gazeteci anılarında şöyle yazar: “Küçük memurlar tam beş aydır maaşlarını alamamakta, yardımlarla ya da borçlarla yaşamakta ya da ölmektedirler! Konstantinopl’de ziyaret ettiğim bir cezaevinde, açlıktan ölmemek için aldığı 40 lirayı ödeyemediği için 4 ay önce hapse atılmış olan 23 yıllık bir devlet memuru gördüm, tanıdım.”

“100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri”ne İstanbul Kitapçısı mağazalarından, www.istanbulkitapcisi.com ve tüm kitapçılardan ulaşabilirsiniz.

“100. Yılında İstanbul’un İşgal Günleri” künye

Yazarlar: Şaduman Halıcı-Mehmet Alkanalka
Proje Direktörü: Cengiz Özkarabekir
Genel Yayın Yönetmeni: Ahmet Bozkurt
Editör: Bülent Ulus
Resimleyen: Selçuk Ören
Sayfa sayısı: 400 sayfa


“Paşa’nın Rotası” 

Kitabın Adı: Paşa’nın Rotası
Yazar: Zeki Sarıhan, Nuri M. Çolakoğlu
Genel Yayın Yönetmeni: Ahmet Bozkurt
Editör: Uğur Aktaş
Kapak Tasarımı: Geray Gencer
Sayfa Tasarımı: Faruk Güney
Dil: Türkçe
Sayfa Sayısı: 272
Ebat: 16×22
Cilt: Hard Cover, Soft Cover
Baskı Yılı: 2021
Yayınevi: Kültür AŞ
Hard Cover ISBN: 978-625-7288-30-9
Soft Cover ISBN: 978-625-7288-29-3

“Paşa’nın Rotası” arka kapak yazısı

Bandırma Vapuru’nun Rotası / 16 Mayıs 1919 Cuma

İngilizlerin şikâyeti üzerine Doğu Karadeniz’deki Müslüman çetelerin Rum halkı rahatsız ettiği iddialarını incelemek ve gerekli önlemleri almak göreviyle 9. Ordu Birlikleri Müfettişliği’ne atanan Mustafa Kemal Paşa, karargâhındaki 23 kişiyle birlikte Bandırma Vapuru’yla İstanbul’dan hareket etti. Paşa’ya verilen görev talimatında, Mondros Mütarekesi gereğince ordunun elindeki fazla silahları toplamak ve Doğu Anadolu’da kurulduğu söylenen şûra yönetimlerini dağıtmak da vardı.

Paşa’nın Rotası, Millî Mücadele yıllarının en hareketli dönemlerini gün gün görsel bir dille aktarıyor. Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’dan Samsun’a yola çıktığı 16 Mayıs 1919 günü başlıyor ve 23 Ekim 1922 tarihinde sona eriyor. Harita üzerinde işaretler ve dönem fotoğraflarıyla da Mustafa Kemal Paşa’nın üç buçuk yıl boyunca izlediği rotayı takip ediyor.

“Paşa’nın Rotası”na İstanbul Kitapçısı mağazalarından, www.istanbulkitapcisi.com ve tüm kitapçılardan ulaşabilirsiniz.


“Atatürk Fotoğraflarının Hikayesi”

“Atatürk Fotoğraflarının Hikâyesi” künye

Kitabın adı: Atatürk Fotoğraflarının Hikâyesi
Yazar: Tuna Yılmaz, Tayfun Gönüllü, Burçak Evren
Genel Yayın Yönetmeni: Ahmet Bozkurt
Editör: Bülent Ulus
Görsel Sanat Danışmanı: Utku Lomlu
Kapak Tasarımı: LOM Creative, Alper Zeki
Sayfa Tasarımı: Faruk Güney
Dil: Türkçe
Sayfa Sayısı: 456
Ebat: 21.5×26
Cilt: Hard Cover, Soft Cover
Baskı Yılı: 2020
Yayınevi: Kültür A.Ş.
Hard Cover ISBN: 978-605-7864-88-8
Soft Cover ISBN: 978-605-7864-87-1

“Atatürk Fotoğraflarının Hikâyesi” arka kapak yazısı

Sanki rüyada gibiydim. Hele bana ismimi sorduğu zamanı unutamıyorum. Kendisine adımın Ali Rıza olduğunu söyleyince, biraz yüzü asıldı. Şaşırmıştım. Ne olduğunu anlayamadım. Hata yaptığımı düşünmeye başlamıştım. Fakat daha sonra öğrenecektim ki, babası Ali Rıza Bey’i küçük yaşta kaybettiği için hiç kimseye Ali Rıza diye hitap etmemiş. O kadar büyük saygısı vardı babasına. Bu yüzden bana hiçbir zaman adımla hitap etmedi. Saçlarımın sarı olmasın- dan dolayı beni hep ‘Sarı’ diye çağırdı.

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, 29 Ekim günü meclis girişinin hemen önünde, yanına çağırdığı “Sarı”ya, ne olduğunu sordu. Ali Rıza Tuncay, üzüntü içinde fotoğrafı nasıl kaçırdığını anlattı. Hoşgörüsü yüksek, insanları mutlu etmeyi seven Cumhurbaşkanı yanındakilere dönerek, “Arkadaşlar, tekrar içeri girip, tekrar aynı şekilde dışarı çıkacağız,” dedi. Müthiş bir şeydi bu. Sonuç mu; işte hemen her yerde gördüğümüz o fotoğraf karesi…

Atatürk Fotoğraflarının Hikâyesi, bugüne kadar yapılan Atatürk fotoğrafları çalışmalarından farklı olarak; 100 fotoğrafın hikâyesini kronolojik olarak ele alıyor, nasıl ve kim tarafından, hangi şartlarda çekildiğini gerçek, yalın ve çarpıcı bir dille sunuyor. Atatürk’ün fotoğraflarını çeken 18 fotoğrafçısının pek bilinmeyen öyküleri belki de ilk kez bu eserde hayat buluyor…

“Atatürk Fotoğraflarının Hikâyesi”ne İstanbul Kitapçısı mağazalarından, www.istanbulkitapcisi.com ve tüm kitapçılardan ulaşabilirsiniz.