Romancılarımızın penceresinden bir İstanbul fotoğrafı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından, İstanbul’un “Avrupa Kültür Başkenti” seçildiği 2010 yılında yayınlanmış olan “İstanbul’un 100 Romanı” isimli kitap, “içinden İstanbul geçen romanlar” hakkında İstanbul âşıkları için derli toplu bilgiler, değerlendirmeler sunuyor.
Kitabın yazarı Ali Şükrü Çoruk, Türk romanının, başlangıçtan Cumhuriyet’e kadar mekân olarak büyük ölçüde İstanbul’u kullandığını belirterek, kitabın, başlangıçtan günümüze kadar İstanbul’un romancılarımız tarafından nasıl ele alındığını tesbite yönelik olarak hazırlandığını kaydediyor. Çoruk, “İstanbul’un 100 romanını tesbit ederken, “her şeyden önce şehrin kimliğini, kültürünü, yaşayışını ve zaman içinde geçirdiği değişimi gösteren örneklerden hareket ettiğini” belirtiyor ve şu notu düşüyor:
“Romanlardan da anlaşılacağı üzere her yazar, İstanbul’un değişik bir cephesine ve devresine odaklanmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil’de konak yaşantısı, Halide Edip Adıvar’da eski mahalle hayatı, Reşat Nuri’de Türk ailesinin yaprak dökümü, Sermet Muhtar Alus’ta kabadayılık âlemi, Sait Faik Abasıyanık’ta küçük adamın hayatı, Orhan Kemal’de Yeşilçam dünyası, Yusuf Atılgan’da aylaklık, Orhan Pamuk’ta minyatür sanatının gizemi, Buket Uzuner’de farklı İstanbullar göze çarpmaktadır.”
Ali Şükrü Çoruk, “Romanları seçerken, İstanbul’un yaşadığı veya etkilendiği tarihî olaylar karşısında yazarların, dolayısıyla toplumun takındığı tavrı tespit etmek de hareket noktalarımızdan biri olmuştur (…) Biz, bu çalışmayla elden geldiğince roman penceresinden bir İstanbul fotoğrafı sunmaya gayret ettik” diyor.
Çok sayıda romanın ele alındığı kitapta Ahmet Midhat Efendi’nin “Müşahedat” romanı hakkında şu bilgiler kaydediliyor:
“Ahmet Midhat Efendi’nin realizm gayesiyle yazdığı Müşahedat adlı romanı, yazarın bizzat roman kahramanlarından biri olmasıyla da dikkat çekmektedir. Ahmet Midhat Efendi’nin gazeteci kimliğiyle yer aldığı Müşahedat romanı, okuyucuya dönemin İstanbul’u hakkında ayrıntılı bilgiler, tasvirler sunmaktadır. (…) Kalabalık bir roman kadrosuna sahip roman, İstanbul’a ait belgesel bir eser olmasıyla da öne çıkmaktadır. Başta Boğaziçi, Eminönü ve Beyoğlu olmak üzere pek çok semt ile Şirket-i Hayriye vapurları ve ticaret hayatı gibi çeşitli unsurlar, detaylı bir şekilde ele alınmaktadır.”
“İstanbul’un Yüzleri Serisi” içerisinde yayınlanmış olan “İstanbul’un 100 Romanı” isimli kitapta, Taaşşuk-ı Tal’at ve Fitnat’tan Felâtun Bey ile Râkım Efendi’ye; Sergüzeşt’ten Araba Sevdası’na; Şıpsevdi’den İstanbul’un İç Yüzü’ne; Kiralık Konak’tan Fatih Harbiye’ye; Yaprak Dökümü’nden Sinekli Bakkal’a; Üç İstanbul’dan Kadıköyü’nün Romanı’na; Çamlıca’daki Eniştemiz’den Mesihpaşa İmamı’na; Huzur’dan Yorgun Savaşçı’ya; Fosforlu Cevriye’den Pertev Bey’in Üç Kızı’na; Huzur Sokağı’ndan Dersaadet’te Sabah Ezanları’na; Salkım Hanımın Taneleri’nden İstanbul Bir Masaldı’ya; İsyan Günlerinde Aşk’tan Bozgunda Fetih Rüyası’na; Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk’tan Leylâ’nın Evi’ne; Veda’dan İstanbullular’a kadar pek çok roman hakkında, onların temel özelliklerine işaret edilen özet bilgiler veriliyor.