Rahmet Kapısı / Uluslararası Ken’an Rifâî Sempozyumu 30 Mayıs’ta CRR'de başlıyor
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Türk Kadınları Kültür Derneği (TÜRKKAD) İstanbul Şubesi ve Kerim Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı tarafından birlikte düzenlenen “Rahmet Kapısı” başlıklı Uluslararası Ken’an Rifâî Sempozyumu, 30 Mayıs Cumartesi günü Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda (CRR) saat 09.00’da başlayacak. Sempozyum, 31 Mayıs’ta sona erecek.
KEN’AN RİFÂÎ’NİN HAYATI
1867 tarihinde Selanik’te dünyaya gelen Ken’anRifâî, Filibe hanedanından Hacı Hasan Bey’in oğlu Abdülhalim Bey’le Hatice Cenan Hanım’ın çocuklarıdır.
İstanbul’da Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Babıâli Hariciye Kalemi’nde vazife almış. Acem Mektebi’nde tabiat muallimliği yaparken Posta Telgraf Nezareti’nde Alman müşavir Groll’ün muavinliğine getirilmiş, bu arada da Hukuk Fakültesi’ne devam etmiştir.
Oğlunun ilk mürşidi annesidir. Kendisine mânevî dünyanın, Allah yolunun kapılarını açan annesi Hatice Cenan Hanım, daha sonra onu kendi mürşidi Şeyh Edhem Efendi’ye teslim etmiş, bu sûretle Ken’an Rifâî’nin mânevî şahsiyeti bu iki mürşit tarafından oluşturularak kemâle ermiştir.
Madde ve mânâ dünyasını et ve tırnak bilen Ken’an Rifâî, günün birinde kendini maârif çatısı altında bularak sırası ile Balıkesir İdâdîsi, Adana, Manastır, Üsküp, Trabzon Maârif Müdürlükleri, daha sonra Numune-i Terakki ve Medine-i Münevvere İdâdî-i Hâmidi Müdürlükleri yapmıştır. Tekrar İstanbul’a döndükten sonra Erkek Muallim Mektebi Fransızca hocalığı, Tedkikat-ı İlmiye Encümen Azalığı, Darüşşafaka Müdürlüğü ve Meclis-i Maârif Azalığı vazifelerinde bulunmuş, emekliliğinden sonra da on üç sene Fener Rum Lisesi’nde Türkçe hocalığı yapmıştır.
On bir aylık Balıkesir devri, genç müdürün Allah velîsi anne eliyle yükselen mânevî temelinin, artık mürşidi Edhem Hazretleri’nin taş taş işlenme mesuliyetini bütünü ile üstüne aldığı devirdi. Hocası kendilerinin maddî ihtiyaçlarını kısıtlayarak, en azla yaşamanın temizleyici zevkini tattırıp (riyâzat), ileride halkının bütün acılarını paylaşacak olan o mürşid-i kâmili bir mânevî âbide derecesine ulaştırmıştır. Yine burada bir sanatkârdan mûsikî nazariyatı öğrenmesini ve ney meşk etmesini istemiş, daha sonra da keman ve piano çalmayı öğrenerek mânevî feyzini öğrencilerine aktarmanın diğer bir yolu olan mûsikîyi, bestelediği ve güftelerini yazdığı ilâhileri ile çevresine akıtmıştır.
Manastır Maârif Müdürlüğü sırasında mürşidi Edhem Şah cemâle yürümüş, kendisine yerini bıraktığını, mânâ âleminden haber vererek dünyadan göçmüş olduğunu bildirmiştir.
Medine-i Münevvere’de İdâdî-i Hâmidi Müdürlüğü yaptığı dört sene zarfında, Şeyhü’l-Meşayih Seyyid Hamza Rifâî Hazretleri’nden, dört sene hizmetlerinde bulunduktan sonra icâzet almışlardır. Bir gün Hamza Rifâî Hazretleri, “Oğlum, bilmem ki ben mi senin şeyhinim, yoksa sen mi benim?” demekle, Ken’an Rifâî’nin vâsıl olduğu mertebenin yüceliğine pek güzel bir şekilde işaret etmiştir.
İstanbul’a avdetlerinden sonra Valide Sultan Hatice Cenan Hazretleri’nin inşa ettirdikleri Altay Dergâh-ı Şerîfi’nde irşat vazifesine başlamıştır.
Kendileri Fransızca, Almanca, İngilizce (80 yaşından sonra öğrenerek), Arapça, Farsça, Rumca, Çerkesce’yi ana dili gibi bilmekteydiler.
(Metin, sempozyum için hazırlanan kitaptan alınmıştır.)