İsmail Kara: Dini modernleşme ile birlikte yaşıyoruz
Beyazıt Ramazan Sohbetleri’nde konuşan ilahiyatçı yazar Prof. Dr. İsmail Kara, “Felsefî olarak zıtlaştığı halde fiilî olarak yaşantımız itibariyle Müslümanlıkla modernleşmeyi uyum içinde tutan bir sürecin içindeyiz.” dedi.
Türkiye Diyanet Vakfı’nın organize ettiği ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla düzenlenen 33. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, geçen hafta sonu onlarca yazarın ve binlerce ziyaretçinin akınına uğradı. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde yapılan ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) katkılarıyla organize edilen Beyazıt Ramazan Sohbetleri’nin on beşinci günkü konuşmacısı ilahiyatçı yazar Prof. Dr. İsmail Kara oldu.
“Cumhuriyet Türkiye’sinde Bir Mesele Olarak İslâm” adlı kendi eserinden yola çıkan bir konuşma yapan Prof. Dr. İsmail Kara, Modernleşmeyle birlikte değişen İslâm algısını ve bu değişimlerin toplumdaki yansımalarını ele aldı.
Takdimini 33. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı Basın Danışmanı ve ESKADER Genel Sekreteri Elif Sönmezışık’ın yaptığı programda Kara, dinleyicilere birçok soru yönelterek meselenin çok yönlülüğünü ortaya koyarak İslâm’ın öngördüğü değerlerin muhafazası ve Batılalaşma handikabına dair değerlendirmeler sundu.
Meselenin sahibi kim?
Bu başlık altında önemle durulması gereken noktanın İslâm’ın bir mesele oluşu konusuna vurgu yapan Prof. Dr. İsmail Kara, İslâm’ın bir problem haline gelmesinin yalnızca ülkemiz için değil bütün İslâm dünyası için söz konusu olduğunun ve bunun çok yönlü olduğunun altını çizdi. “Bugün biz bu problemin hem muhatabıyız, hem de boğuşmak mecburiyetindeyiz. Cumhuriyet döneminde İslâm’la ilgili bir mesele ele alındığında genellikle buna siyasi merkez üzerinden bakarak İslâm’ı problem haline getirenin Cumhuriyet sistemi olduğunu düşünürler.” diyen Kara, İslâm’ı yaşayan mümin kişilerin bu problemlerde büyük payı olduğuna dikkat çekti. İslâm’ın meselelerinin Türkiye’deki rejim değişikliği ile meydana gelmeyip 3 asırlık bir tarihe sahip olduğunu ifade eden İsmail Kara, Osmanlı’dan uzanan bu tarihin de İslâm’ın modernleşme endişelerinin başladığı bir zaman dilimi olduğunu vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
Dini modernleşme ile birlikte yaşıyoruz
“Modernleşme ve din arasında felsefi olarak bir zıtlık var. Bu zıtlık Batı’da Hıristiyanlığı, çok kısmî olarak Yadudiliği, biz de ise İslâm’ı problem haline getirmiştir. Hem modernleşmek hem de Müslüman kalmak zorunluluğu ile karşı karşıyayız. Felsefî olarak modernleşme, dini reddetmektir, fiilî olarak durum biraz farklıdır ve modernleşme ve din iç içedir. Bizim bu problemi anlamamız gerek. Bunu anlamamız demek, şu anda bile nerede nasıl durduğumuzu anlamaya başlamamız demektir. Felsefî olarak zıtlaştığı halde fiilî olarak yaşantımız itibariyle Müslümanlıkla modernleşmeyi uyum içinde tutan bir sürecin içindeyiz. Türkiye’nin hem dindarlaşmaya hem de modernleşmeye devam ettiğini görmek gerekir. Bu tutum Batı’da olmayıp bize mahsustur ve hem bir problem hem de bir imkân oluşturur. İmkân yönü bu toprakların Müslüman topraklar oluşudur. Türkiye hâlâ modernleşirken mütedeyyin insanlar daha çok modernleşme süreçlerine katılıyor, buna paralel dindarlaşma talebi var.”
Tarihsiz ve tecrübesiz
Eğitim almış ve Türkiye’nin mukadderatı üzerine kafa yormuş insanların bu hadisenin hem problemlerini hem imkânlarını görmesi gerektiğini ve birini görmezse ziyanda olacağını ifade eden Prof. Dr. İsmail Kara, uzun zamandır Türkiye ve İslâm dünyasının bu meseleleri normal meselelermiş gibi yaşamasından ve alışkanlıktan ötürü konunun paralelindeki ciddi problemleri göremediğimize dikkat çekti. İslâm’la ilişik problemlere aktüel hadise olarak yaklaşmanın problemlerin çözümüne yardımcı olamayacağını anlatan Kara, tarihle ilişkilendirilmiş daha felsefî ve nitelikli unsurlarla değerlendirilmeleri gerektiğini söyledi. “Problemlerin aktüel sahada çözümüne ulaştıkça her yeni problemde hep sıfırdan çözüme ulaşmak zorunda kalıyoruz. Çünkü bu problemlerin çözümünde tecrübeler, düşünceler manzumesi oluşturmuyoruz. Tarihsiz ve tecrübesiz yaşıyoruz. İçinde ciddi olarak yaşadığımız din meselelerindeki paradoksları alışkanlık kesbettiğimiz için normal zannediyoruz. Bu eğitimli insana yakışmaz.” diyen İsmail Kara, dindarlaşmadan ve modernleşmeden yalnızca birini seçerek artık yaşamamızın mümkün olmadığının da altını çizdi.
Hafızasız bir toplum olmak
Batı Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giriş meselesini İslâm üzerinden tartıştığını belirten Kara “Türkiye resmen Müslüman bir ülke olmadığı halde bu tartışılır. Avrupa’da Türkiye hakkında basılan kitapların kapağında İslâmî unsurların oluşu da bunun bir göstergesidir. Avrupa’da Türkiye dediğinizde karşınızdaki tablo İslâm’dır. Buna mukabil biz Avrupa Birliği’ne giriş meselemizi Hıristiyan dünyaya girmek üzerinden tartışmıyoruz.” diyerek Avrupa’daki varlığımızı Türkiye olarak ekonomi üzerinden ele aldığımızı ifade etti. Dinleyiciler arasında bulunan ESKADER Kurucu Başkanı edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım, İsmail Kara’nın hafızasız bir toplum olmamıza yönelik yaklaşımı değerlendirerek bunun için en önemli sebebin aydınlarımızın toplumun hafızasını canlı tutmak konusundaki pasif yaklaşımları olduğunu kaydederek, başta Bâbıâli olmak üzere tarihî değeri olan önemli muhitler konusunda toplumu bilinçlendirmede de yeterlilik göstermediklerini belirtti.