Fetih Şöleni’ne davetlisiniz

Fetih Şöleni’ne davetlisiniz

İstanbul…

İstanbul’un fethi ile 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu sona erdi; Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ başladı. Dünya dengeleri, siyasî, askerî, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan değişiverdi…

İstanbul, Osmanlı’nın elinde daha da güzelleşti, Osmanlı medeniyeti’nin her alana yansıyan sembol şehirlerinin gözdesi hâline geldi.

İstanbul, fetihten yüzyıllar sonra hâlâ, dünyanın gözdesi bir şehir olarak, dikkatle ve özenle muhafaza edilmesi gereken bir kutlu şehir olarak ışıldamaya devam ediyor…

Yeniden Diriliş, Yeniden Yükseliş!

İstanbul’un fethinin 562. Yıldönümü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla, 30 Mayıs Cumartesi günü Yenikapı Sahili’nde gerçekleştirilecek özel bir programla kutlanacak.

Saat 17.30’da başlayacak olan kutlama programında, fethin 562. Yılına atfen 562 kişiden oluşan mehter takımı, muhteşem bir konser verecek.

Yurt içinde ve yurt dışında büyük beğeni ve takdir gören Türk Yıldızları da, heyecan dolu bir akrobatik uçak gösterisi sunacak.

“Yeniden Diriliş, Yeniden Yükseliş” sloganıyla gerçekleştirilecek olan programda, İstanbul’un fethini anlatan film de 3 boyutlu dev ekranda izletilecek.

Akşamın ilerleyen saatlerinde de lazer gösterisi sunulacak.

Peygamber Efendimiz ve fetih hadisi

İstanbul’un Müslümanlar tarafından fethedilmesinin en önemli sebebi şüphesiz Fetih Hadisi’nin yönlendirmesi ve motive edici gücüdür. Peygamber Efendimiz, İstanbul’un fethinden daha sekiz asır önce bir gün mutlaka gerçekleşecek olan bu hadiseyi haber vererek Müslümanları buraya yönlendirmişti.

İstanbul’un fethiyle ilgili meşhur olmuş hadisin dışında kaynaklarda fetihle ilgili birçok hadis daha bulunmaktadır ki, bunlarda da İstanbul’un fethi haber verilmektedir.

Ancak bütün hadis rivayetleri içerisinde gerek sıhhat, gerek meşhur olma ve gerekse sonuç bakımından, fetih hadisi olarak şöhret bulan Peygamber Efendimizin fetih hakkındaki sözleri, Ravi zinciri ile birlikte şöyle idi:

Abdullah bin Muhammed bin Ebî Seybe’nin Zeyd bin el-Hubâb’dan onun El-Velîd bin el-Mugîre’den onun Abdullah bin Bisr’den onun da babası Bisr el-Ganevî’den naklettiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

Letüftehannel Konstantiniyyetü fele ni’mel emiru emiruha vele ni’mel ceyşü zelikelceyş”. (Konstantıniyye elbet fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir)

Hazreti Peygamber’in müjdelediği komutan ve asker olma arzusuyla bu mefkûrenin peşine düşenler, İstanbul önlerine kadar gelmiş ve bu uğurda şehit olmuşlardı.

Çocukluğundan itibaren İstanbul aşkıyla yanan II. Mehmed, Türk tarihinde yetişmiş çok sayıdaki kahraman ve cihangir komutandan biridir. Şimdi sıra II. Mehmed’i yakan bu ateşin sönmesine gelmişti. Mehmed için artık İstanbul’un alınması gerekliydi. Ama Mehmed, toprakları değil gönülleri fethetmeye gidiyordu. Nitekim Grandük Notoras, Bizanslıların duygularını, “Şehirde Latin külahı görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederim” diyerek açıklayacaktı.

Osmanlıların en seçkin ve zafere aşina birlikleri olan yeniçeriler, demir gibi bir disiplin içerisinde harekete geçecek ve Mehmed’i övgülerin en güzeline kavuşturacaktı.

Mehmed, artık Fatih olmuş, çağ açıp çağ kapatmış ve İstanbul’u firûze bir yüzük gibi parmağında taşımıştır. Fetihten önce defalarca yağmalanan İstanbul, fetihle birlikte imar edilmiş, dünyanın incisi hâline gelmiştir.

İstanbul, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesiştiği geniş bir bölgenin tartışmasız tek hâkimi olmuş ve bu süreçte dünya tarihini etkileyen gözde bir şehir olmayı başarmıştır.

İstanbul’un bu özellikleri ve Peygamberimizin müjdesine nail olabilmek amacıyla komutanlar, âlimler, dervişler, şeyhler ve nice yiğitler, bu uğurda mücadele etmişlerdir. Savaş meydanında şahadet şerbetini içmek için birbirleriyle yarışan yiğitlerin yanında, onlara ilmî ve manevî güç veren âlimlerin katkılarıyla kazanılan bu zafer, onları kutlu birer asker yapmıştır.

Surların hemen yanında yatan ve fethi göremeden şehit olmuş onlarca fetih sevdalıları gibi, fetihten sonra vefat etmiş çok sayıda kutlu kahramanlarla taçlanmış olan şehrimiz, bizlere sunulan en büyük manevî miraslarımızdandır. Bu mirasın korunması bizlerin en büyük vazifesidir…