“Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri”, sahiplerine verildi

“Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri”, sahiplerine verildi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 Yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’ni; sinema alanında Hülya Koçyiğit’e, müzik alanında Niyazi Sayın’a, edebiyat alanında Alev Alatlı’ya, tarih alanında Prof. Dr. Engin Akarlı’ya, kurum kategorisinde ise Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’ne verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende yaptığı konuşmada, “Bütün yabancılaştırma gayretlerine rağmen kendisini, milletini, toprağını ve medeniyetini bilen ilim insanlarımız hâlâ var” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’ni, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenlenen törenle sahiplerine verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüllerini alacak sanatçı, bilim insanları ve kurumları tebrik ederek teşekkürlerini ifade etti.

Çok sayıda aday arasından titiz bir çalışma neticesinde bu anlamlı ödüle lâyık görülen kıymetli sanatçı, bilim insanı ve kurumları tespit eden seçici kurula ve törene katılanlara da teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri’ni kime verelim diye bir çalışma yaptığımızda gerçekten bereket fışkıran bir liste çıktı. Bu ödüle lâyık olabilecek birbirinden değerli çok sayıda eser ve hizmet sahibinin olduğunu gördük. Bundan dolayı da Allah’a hamd ettik. Allah’a hamdolsun, bu topraklar, yüzyıllar boyunca olduğu gibi bugün de âlimler, sanatçılar, çok değerli münevverler yetiştiriyor. Tohum toprağa öyle bir samimiyet, hasbilik ve öyle bir dua ile atılmış ki, toprağın üzerinde fırtınalar da, sel de, kuraklık da olsa, o tohum canlı kalmaya, uygun ortam bulduğunda filizlenmeye devam ediyor” dedi.

“Kendisi kadar milletini ve medeniyetini bilen ilim insanlarımız hâlâ var”

Konuşmasında, “Fikir, eğer lisan varsa vardır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, lisanımızı köreltmeye çalıştıkları halde fikir tohumunu kurutamadıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Münevverlerin neşv u nemasına mani olamadılar. Sanat, eğer ruh varsa, heyecan varsa, en önemlisi de irfan, hikmet ahlâk varsa vardır. Bizim, millet ve medeniyet ruhumuzu, heyecanımızı köreltmeye çalıştıkları halde irfan hikmet ve ahlâk damarlarımıza kastettikleri halde sanatımızın ve sanatçılarımızın yetişmesine engel olamadılar. İlim de aynı şekilde Yunus Emre’nin ifade ettiği gibi, ‘eğer kendini bilmek varsa vardır.’ Bütün yabancılaştırma gayretlerine rağmen, yani o toprağın altındaki ile irtibatı kesmeye yönelik tüm gayretlere rağmen hamdolsun kendisini bilen, kendisi kadar milletini, toprağını, medeniyetini bilen ilim insanlarımız hâlâ var.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilim ve sanatın evrensel bir boyut kazanması ve uluslararası camiada takdir edilmesinin önemli olduğunu, ancak bunun tek başına bir kriter olmadığını vurguladı. Uluslararası başarı kazanmadı ve belli şöhretli ödülleri alamadı diye ne ilmin ilminden değer kaybedeceğini, ne de sanatın sanatından değer kaybedeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyanın belli bölgelerinde takdir görmüyor, kabul görmüyor diye, kadim musiki sanatımızı, hat sanatımızı, ebru, tezhip, tezyin sanatımızı öksüz bırakmak nankörlükten başka bir kavramla izah edilmez” dedi.

“İlim tarihini sadece egemenler yazıyor diye başımızı öne eğip çaresizlik ve eziklik içinde olamayız”

Dünyadaki şöhretli ödülleri almıyor diye, sinema, roman, hikâye gibi sanatlarımız metruk bir halde kendi kaderleriyle baş başa bırakılamayacağını, ilim tarihini sadece egemenler yazıyor diye başımızı öne eğip çaresizlik ve eziklik içinde, kompleksli bir hayranlık içinde, olan biteni seyretmenin millet olarak bize yakışmayacağını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Çok zaman, ‘Bizde sanatçı yetişmiyor’, ‘Bizde ilim insanı, münevver yetişmiyor’ diye işitiyoruz. Hayır, böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Bal gibi yetişiyor, üstelik her şeye rağmen yetişiyor; umutsuzluğa, kötümserliğe, karamsarlığa, tekellere, mahalle baskısına rağmen yetişiyor, hem de çok sayıda yetişiyor. Bu; sanata, fikre, ilme hangi zaviyeden baktığınız ile ilgili meseledir.

Az önce burada, Bayan Alatlı çok güzel ifade ettiler: Şu anda uluslararası kurumları şöyle bir masaya yatırdığımızda hepsinin karar noktasında attığı adımları özellikle ideolojilerin, siyasetin veyahut da kendi inançlarının belirlediği bir dünyada sizler objektif bir bakışı hiçbir zaman beklemeyin. Nobel, kararlarını objektif mi veriyor? Asla. Bunları bizzat gördük, görüyoruz ve yaşıyoruz.”

“Meseleye ideolojik bakmayanlar Türkiye’den ne kadar ilim adamı ve sanatçının çıktığını görecekler”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Eğer meseleye ideoloji gözlüğüyle, mensubu olduğunuz tekellerin kriterleriyle bakıyorsanız, belki göremezsiniz. Ama ufuklarını şöyle genişletip bakabilseler çok değerli işler görecekler. O zaman Türkiye’den ne kadar ilim adamlarının, ne kadar sanatçıların çıktığını da o zaman çok daha rahatlıkla görebilecekler. O günler gelecek mi? Eyvallah, gelecek. Benim bu noktada umudum var. Mahallelerini ya da muhayyilelerini genişletip bakabilseler çok değerli eserler görecekler. İdeolojik saplantılardan kurtulabilseler, yabancılaştıkları topraklara bu toprağın insanı gibi bakabilseler, buradan ne büyük cevherlerin çıktığını, ne büyük eserlerin fışkırdığını fark edecekler.”

“Gençlerimiz, sanatçılarımız ve münevverlerimiz öz güvenle hareket etmeli”

“Bizzat bu ülkenin bazı gençleri, hatta ve hatta bizzat bu ülkenin bazı aydınları, farklı bir ilim tarihinin var olabileceğine, bize anlatılan tarihin yanlış olabileceğine, dayatılmış olabileceğine ihtimal dahi vermiyorlar” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Bizim bilim insanlarımızın, Engin Deniz Akarlı gibi nice değerli tarihçimizin, ilim erbabının muhteşem eserleri dar bir çerçeveye hapsolup kalırken, dedikodular, söylentiler, efsaneler ve uydurmalar, hatta tweet’ler, facebook mesajları, haber bültenleri ‘ilim’ diye, ‘tarih’ diye, ‘bilim tarihi’ diye bizlere dayatılabiliyor. Bugün bizim milletimizin ve medeniyetimizin en çok ihtiyaç duyduğu şey değerli Alev Alatlı’nın bir ömür boyu bizlere anlatmaya çalıştığı gibi aydın diktasına, aydın vesayetine, yabancılaşmış ve milletini küçümseyen aydına bir projektör tutabilmektir. İnanın Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak en büyük arzularımdan biri gençlerimizin, sanatçılarımızın, münevverlerimizin ve ilim insanlarımızın en başta bu öz güvene kavuşabilmeleridir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde, gittiği her şehirde, katıldığı her toplantıda, bu milletin her bir ferdinin öz güvenli olması gerektiğini anlattığını kaydederek, “Cumhurbaşkanı olarak aynı şekilde bu öz güveni aşılayabilmenin gayreti, mücadelesi içindeyim” dedi.

“Biz medeniyet tohumumuzu yaşatma gayretimizi sürdüreceğiz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz ekonomimizle, nüfusumuzla, ileri standartlara ulaşan demokrasimizle olduğu kadar, tarihimizle, medeniyetimizle, sanatçılarımız, münevverlerimiz ve âlimlerimizle de hiç tereddütsüz büyük bir ülkeyiz. Buna inanmayanın ne iddiası olur, ne hedefi olur, ne de gelecek tasavvuru olur. Biz Allah’ın izniyle içindeki o medeniyet cevherini hiçbir zaman kaybetmeyecek bir tohuma, o tohumu emniyetle muhafaza edecek bereketli topraklara, o toprakların üzerinde yetişmiş ulu çınarlara sahibiz. (…) Toprağın üzerindeki ulu çınarları görmeye, gözetmeye, onları her zaman teşvik etmeye, takdir etmeye devam edeceğiz. Biz biliyoruz ki kimse görmese de kimse takdir etmese de sanat sanattır, sanatçı da sanatçıdır. Biz görenlerden, gösterenlerden, takdir edilmelerini, teşvik edilmelerini temin edenlerden olacağız.” diye konuştu.

“İslâm Ansiklopedisi, milletimizin bir iftihar vesilesidir”

2014 yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerine kurumlar arasından İslâm Ansiklopedisi’ni yayınlayan İslâm Araştırmaları Merkezi’nin lâyık görüldüğünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

“Uzun yılların çalışmasıyla 17 bin maddelik devasa bu ansiklopedi, gerçekten milletimizin bir iftihar vesilesi ve İslâm Ansiklopedisi, sadece Türkiye’nin değil İslâm coğrafyasının da en kapsamlı eseri oldu. İslâm Ansiklopedisi’ni bir tarih birikiminden ziyade istikbale yönelik bir medeniyet tasavvuru olarak gördüğümü burada tekrar vurgulanmak isterim. Evet, bu eser geçmişi ve geçmişin birikimini bize sunmakla kalmıyor, bize geleceğin yolunu aydınlatıyor. Bu noktada emeği geçen tüm hocalarımıza, özellikle şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. İlmiyle katkı verenlere, musahhihlere, mücellitlere, mürettiplere, alın teri döken herkese şükranlarımı sunuyorum. İslâm Araştırmaları Merkezi’ni, özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı’nı tekrar tebrik ediyorum.

İslâm Ansiklopedisi’nin dijital ortamda da yayınlanmış olmasını son derece önemli buluyorum. Alfabe değişikliği yapmış bir ülkenin akabinde bunun tedbirlerini de alması ve mevcut birikimini Latin alfabesine aktarıp basma konusunda özel bir gayret göstermesi gerekirdi. Matbu kitaplarda yapamadığımız bu gerekliliği şimdi sanal ortamda adeta bir seferberlik bilinciyle yapmamız gerektiğini düşünüyor ve ilgili bütün kurumları bu alanda olağanüstü gayret göstermeye davet ediyorum.

İslâm Ansiklopedisi, aynı zamanda Türkçe ile kalmayacak, birçok dilde yayınlanacak. İnanıyorum ki tüm dünyanın özenle, dikkatle takip edeceği ve adeta kendileri için bir başucu ansiklopedisi haline getireceği eser olacaktır.”

Niyazi Sayın: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bana lütfettiği bu ödül, manevi bir ödüldür”

Klasik Türk Müziği ve Tasavvuf Müziği’ne yaptığı katkılar dolayısıyla müzik alanında ödüle lâyık görülen Niyazi Sayın, törende yaptığı konuşmaya, yaşı ilerlediği için artık ney üfleyemediğini belirterek başladı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bana lütfettiği bu ödül manevi bir ödüldür. Bir bestedir o, çalacağım en güzel bir bestedir. Onu da bedenen değil kalben üflemeye çalışacağım” diyen Sayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ödül için teşekkür etti.

Hülya Koçyiğit: “Ömür boyunca bu gururu taşıyacağım”

Sinema alanında ödüle lâyık görülen Hülya Koçyiğit de konuşmasında, 50 yıllık sanat hayatında sayısız ödüller kazandığını ancak devletin en yüce makamından bu ödüle lâyık görülmenin ve Türkiye’de ilk defa halkın oylarıyla seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden ödül almanın kendisi için büyük bir onur olduğunu dile getirdi. Koçyiğit, “Ben de ömür boyunca bu gururu taşıyacağım. Lâyık olursam ne mutlu bana” diye konuştu.

Alev Alatlı: “Aydınlanma kutbundan merhamet kutbuna hicret etmeye çalışıyorum”

Edebiyat alanındaki ödül sahibi Alev Alatlı, kendisinin bir muhacir, yani hicret eden olduğunu, aydınlanma kutbundan merhamet kutbuna hicret etmeye çalıştığını söyledi.

Alatlı, “Aydınlanma kutbu dediğim, yegâne terazisi yasaların harfinden ibaret olan bir düzen, merhamet kutbundan kastım, yasaların ötesinde kadim değerlerin esas olduğu toplumsal düzen. Kendi adıma ikisinin arasında bir yerlerde, hakikati arayan bir entelektüel muhacir olarak anılmam gerektiğini düşünürüm” diye konuştu.

En kalbi müttefiklerin en beklenmedik kuytularda saklanmış olabileceğine işaret eden Alatlı, “Rus yazar Aleksandr Soljenitsin yaşasaydı, yüzbinlerce Suriyeliye kapılarını açan hükümetinizi, zat-ı alinizi ayakta alkışlardı” dedi.

Nesnel hukuktan nasibini almamış toplulukların ne denli korkunç olabileceğine dikkati çeken Alatlı, “Geçen yüzyılda Hitler Almanyası, Stalin Rusyası, bu yüzyılda Esed’in Suriyesi, DEAŞ dehşeti, saymakla bitmez. Dinden, gelenekten, kadim örf ve adetlerden soyundurulmuş, yegâne ölçüsü nesnel yasaların harfinden ibaret olan toplumlar da eşref-i mahlûkata lâyık toplumlar olamıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

Alatlı, şöyle konuştu:

“Aslolan, hakkın helâl edilmesi olmalıdır. Aslolan, helâlleşmek olmalıdır. Helâlleşmek, mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır; çünkü her ‘yasal’ hak, ‘helâl’ değildir ve olamaz. Suriçi ile Kobani’nin arasına çizgi çekmek, 1. Dünya Savaşı galiplerinin ‘yasal’ hakkıdır belki ama ‘helâl’ değildir. Keza, iflas eden kardeşinizin haraç mezat satılan evini satın almanız ‘yasal’ hakkınız olabilir ama ‘helâl’ değildir. İmar ruhsatı olan bir müteahhit, şehrin ufkuna tecavüz ederken, ‘yasal’ olarak suçsuzdur ama yaptığı iş ‘helâl’ değildir. Yeni ve çok daha ucuz bir enerji türünün pazara girmesini önlemek üzere üretim haklarını satın alan ve sümen altı eden bir petrol şirketi, ‘yasal’ olarak suçsuzdur ama yaptığı iş ‘helâl’ değildir. Keza, raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içine kanserojen madde koyan (işadamı), formülü ambalajın üzerine yazdığı sürece, ‘yasal’, dolayısıyla ‘suçsuz’ ama (yaptığı iş) ‘helâl’ değildir. Ve son olarak, bir kalem darbesiyle atar ergenleri, lümpen ergenleri sokağa döken yazar, alevler âfâkı sardığında suç mahallinde değilse, olayları evinden seyrettiğini ispat edebiliyorsa, ‘yasal’ olarak ‘suçsuz’dur ama ‘helâl’ değildir yaptığı… Kadim değerlerle rabıtası kesilen özgürlüklerin şerden yana bükülmelerini önlemenin yollarını bulmak zorundayız. Yasaların tanıdığı haklardan, insanlık veya Allah adına feragat etmenin garipsenmediği bir yeni düzen getirmek zorundayız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Dünya 5’ten büyüktür” sözlerini hatırlatarak, oligarşik düzenlerde umuma hitap eden ancak umumun henüz üstünde düşünemediği sözlerin öfke uyandırmasının, husumet çekmesinin ve bastırılmasının usulden olduğunu belirten Alatlı, “Siz ‘Dünya 5’ten büyüktür’ dediğinizde, biliyor musunuz, ‘Evrensel dolandırıcılığın hüküm sürdüğü zamanda gerçeği söylemek devrimciliktir’ diyen George Orwell ayağa kalkar, bu sefer de o alkışlardı. Ona, Robinson Crusoe’nun yazarı Daniel Defoe da katılırdı” dedi.

Engin Deniz Akarlı: Aynı safta yer almaktan gurur duyuyorum

Tarih alanında ödül alan Prof. Dr. Engin Deniz Akarlı’nın hazırladığı konuşma, rahatsızlığı nederiyle sunucu Cengizhan Cevahiroğlu tarafından okundu. Kendisine değer görülen şerefli paye için teşekkür eden Akarlı, yazısında ödül alanlarla aynı safta yer almaktan duyduğu gururu ifade etti.

İbrahim Kâfi Dönmez: “İslâm dünyasında, İslâm Ansiklopedisi’nin bir benzeri yok”

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi adına konuşan Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez de, İslâm Ansiklopedisi’nin bir benzerinin İslâm dünyasında yapılamadığını belirterek, eserin arkasındaki ilmî birikim ve emeğin çok büyük olduğunu vurguladı.

Yapılan konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül ve beratları takdim etti.

Neyzen Ahmet Şahin’in solistliğini yaptığı “Dinle Neyden” musiki topluluğu tarafından müzik dinletisi sunulan törende, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünü önceki yıllarda alanlarla ilgili kısa filmlerin yanı sıra bu yıl ödül kazananlar için de ayrı ayrı hazırlanan biyografik kısa filmler gösterildi.

Ödül töreninin ardından da, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, davetliler için resepsiyon verdi.

ÖDÜL SAHİPLERİ

2014 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri; yüzüncü yılı kutlanan Türk sinemasına yaptığı büyük katkılar sebebiyle sinema alanında Hülya Koçyiğit’e, uzun sanat hayatı boyunca Klasik Türk Müziği ve Tasavvuf Müziği’ne yaptığı büyük katkılar sebebiyle müzik alanında Niyazi Sayın’a, Türk Edebiyatı’na ve gelişmesine yaptığı önemli katkılar sebebiyle edebiyat alanında Alev Alatlı’ya, Abdülhamit dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarına dair değerli çalışmaları dolayısıyla tarih alanında Prof. Dr. Engin Akarlı’ya, İslâm dünyasında hazırlanan ilk ve en kapsamlı İslâm ilimleri ansiklopedisi olması ve Türkiye’de ilim dünyasına sunduğu başarılı çalışmalar sebebiyle kurum kategorisinde Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’ne verildi.