Beşir Ayvazoğlu: Beyazıt Kütüphanesi millî hafızamızdır
Beyazıt’taki “Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı” etkinlikleri çerçevesinde ESKADER tarafından düzenlenen “Ramazan Sohbetleri”nde konuşan yazar Beşir Ayvazoğlu, “Beyazıt bölgesi, neredeyse İstanbul’un fethinden bu yana şehrin kültür hayatının nabzını tutmuştur” dedi.
İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla Türkiye Diyanet Vakfı tarafından düzenlenen 33. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı etkinlikleri çerçevesinde, kısa adı ESKADER olan Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin düzenlediği “Ramazan Sohbetleri”nin üçüncü konuşmacısı, Yazar Beşir Ayvazoğlu oldu.
“Üçüncü Tepede Hayat / Beyazıt Meydanı’nın Derin Tarihi” kitabının da yazarı olan Beşir Ayvazoğlu, Beyazıt semtinden ve tarihçesinden yola çıkarak kültür ve medeniyet merkezli bir konuşma yaptı. Beşir Ayvazoğlu, konuşmasında, tarihî miraslarımıza sahip çıkmak ve Tarihî Yarımada’yı korumak konusu üzerinde durdu.
Takdimini Fuar Basın Danışmanı ve ESKADER Genel Sekreteri Elif Sönmezışık’ın yaptığı programda, şimdilerde yalnızca mimarîsiyle ayakta kalan Beyazıt’ın eski devirlerdeki sosyal dokusundan bahseden Ayvazoğlu, yazar ve sanatçı kimliğinin nasıl olması gerektiğine dair düşüncelerini de aktardı.
Muhteşem bir geçmiş
Beyazıt Kütüphanesi’nin restorasyon çalışmasının ardından ortaya çıkan görünümünü beğendiğini dile getiren Beşir Ayvazoğlu, Türkiye’nin ilk millî kütüphanesi olduğundan son derece önemli olan kütüphanenin özellikle Hakkı Tarık Us Kütüphanesi ile birleştikten sonra Türkiye’nin en zengin kütüphanelerinden biri hâline geldiğini kaydetti. Kütüphanenin daha iyi hizmet verebilmesi için kadrosunun zenginleştirilerek bir araştırma kütüphanesi hâline getirilmesinin doğru olacağına işaret eden Ayvazoğlu, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin âdeta millî hafızamız olduğunu, dünyanın dört tarafından gelip Türkiye ile ilgili araştırma yapmak isteyen kim varsa yolunun bu kütüphaneye çıkacağını ifade etti. Beyazıt’ın tarihçesi ile ilgili önemli bilgiler aktaran Ayvazoğlu, Beyazıt’ın İstanbul’un kalbi olduğunu, şehrin üçüncü tepesinde yer alan bölgenin muhteşem bir geçmişi ve görünümü olduğunu dile getirdi.
Beyazıt hep bir kültür merkezi
Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin 2. Abdülhamid tarafından tesis edilmesinden sonra bölgenin entelektüel bir merkez hâline geldiğini, Küllük, Çınaraltı Kahvesi ve Marmara Kıraathanesi gibi seçkin meclislere ev sahipliği yaptığını belirten Ayvazoğlu, İstanbul Üniversitesi’nin merkez binasının serüvenini aktardı. Tanzimatçıların Paris’i çok sevmelerinden dolayı, Tanzimat devri İstanbul’unun meydanlarının, binalarının ve çevre planlamasının Paris’e öykündüğüne vurgu yapan Ayvazoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tanzimat devrinin Avrupa hayranlığı yüzünden o dönemki Osmanlı bütçesi el verseydi, Kapalıçarşı ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi bugün yerinde olmayabilirdi. Tanzimatçılar, geleneksel mimarîyi yansıtan birçok eseri yıkmışlardı. Yakın bir zamanda yapılan çalışma ile İstanbul Üniversitesi’nin meşhur kapısının üzerindeki tuğra ortaya çıkarıldı. Son derece sevindirici bir gelişme. Neredeyse İstanbul’un fethinden bu yana Beyazıt bölgesi şehrin kültür hayatının nabzını tutmuştur. Çok sayıda medrese ve kütüphane inşa edilmiş olması da bunun bir göstergesidir. Beyazıt Kütüphanesi, 1940’lı yıllardan itibaren yerli ve yabancı araştırmacıların akınına uğramıştır. Küllük Kahvesi de İstanbul Üniversitesi camiası ile Beyazıt Kütüphanesi müdavimlerinin bir arada sohbet etme ihtiyacından doğmuş, ağırladığı aydınlarla seçkin hâle gelmiş bir mekândır.”
Yazar kendini eleştirmeli
ESKADER kurucularından edebiyatçı yazar Mehmet Nuri Yardım’ın bu kadar verimli bir yazar olup kaliteli eserler verebilen Beşir Ayvazoğlu’nun eser vermeye dair tecrübelerini gençlerle paylaşmasını istemesi üzerine Ayvazoğlu, eser verme işini son derece ciddiye aldığını ifade ederek iyi olacağını vurguladı. Eserlerini üretirken izlediği yol ile ilgili anekdotlar da aktaran Beşir Ayvazoğlu, “Topladığım bilgileri sınıflandırarak dosyalıyorum. Yıllar boyunca biriken dokümanların başına geçtiğimde o konuda bir eser yazma fikri doğuyor. Çevrem, kısa aralıklarla kitaplarımı yazdığımı düşünse de her birinin yıllar süren maceraları oluyor.” dedi.
Dehanın yüzde doksanının çalışmak olduğuna inandığını ifade eden Ayvazoğlu, çok çeşitli okumalar yapmanın ve birçok alanda bilgi sahibi olmanın yazan kişiyi zenginleştirerek mutlak başarıya ulaştıracağını ve kişinin ürettikleri karşısında kendini pohpohlamak yerine kendisine karşı en acımasız eleştirileri yapması gerektiğini sözlerine ekledi.