35. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, Beyazıt Meydanı’nda açıldı

35. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, Beyazıt Meydanı’nda açıldı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş.'nin de katkısıyla Türkiye Diyanet Vakfı tarafından bu yıl 35'incisi düzenlenen Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, Beyazıt Meydanı'nda düzenlenen merasimle ziyarete açıldı. Açılış programı, İstanbul 1 televizyonu tarafından naklen yayınlandı.

Açılış merasimi, Fatih Camisi'nin İmam Hatibi Hafız Bünyamin Topçuoğlu'nun Kur'ân-ı Kerîm tilâvetiyle başladı.

Durmuş: Yayıncılık sektörümüz, dünyada 12. sırada

Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği Başkanı Alpaslan Durmuş, yaptığı açılış konuşmasında, Bünyamin Topçuoğlu'nun okuduğu ayetlerde yazılı kültürün yanı sıra sözlü kültürün de övüldüğünü, ilmin kaynağının ise Allah olduğunun kaydedildiğini dile getirdi. Beyazıt Camisi'nin tamiratının tamamlanmasının ardından fuar alanının daha da genişleyeceğini belirten Durmuş, mevcut hâliyle de iyi bir konumda olduğunu ifade etti. Durmuş, fuarın 'Dini Yayınlar Fuarı' olarak başladığından 'Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı'na dönüştüğü bugüne gelene kadar Diyanet İşleri Başkanlığı, İstanbul Valiliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden çok büyük destek gördüğünü belirterek, "Ben bu üç kurumumuzun değerli başkanlarına ve ekiplerine kalbî şükranlarımı arz ediyorum" dedi.

Türkiye'de 2015-2016 yıllarında 55 bin başlıkta kitap yayınlandığını hatırlatan Durmuş, bu yönüyle Türkiye'de yayıncılığın dünya sıralamasında 12. sırada yer aldığını kaydetti. Durmuş, yayıncılara daha kaliteli ürünlerle okuyucuların karşısına çıkmaları tavsiyesinde bulunarak, yurt dışındaki bazı fuarlara katılan Türk yayıncıların eserlerinin kalitesiz olduğunu görmekten üzüntü duyduğunu söyledi.

Selâmet: Kitap fuarı bir kültür vadisine dönüşüyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1. Başkan Vekili ve Kültür A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Selâmet, konuşmasına Ramazan ayının birlik ve beraberliğe vesile olması temennisini dile getirerek başladı. Yoğun bir ibadet ayı olan Ramazan'ın, bir kitap fuarı ile süslenmiş olduğunu ifade eden Selâmet, "Gelenekselin ötesinde artık büyük bir marka hâline gelen bu Kitap ve Kültür Fuarı'na ilgi, her yıl artarak büyüyor. Türkiye Diyanet Vakfı'nı kutlamak istiyorum" dedi.

Fuara çeşitli alanlarda yayın yapan 180 yayınevinin katıldığını, fuarda yaklaşık 100 bin kitabın kitapseverlerle buluştuğunu kaydeden Selâmet, kitapların indirimli olarak satılmasının yanı sıra, düzenlenen programlarla fuarın bir kültür vadisine dönüştüğünü söyledi. Selâmet, "Ramazan'ın bütün lezzetini burada yaşayabilir, sevgili İstanbullular. Stantlar düzenli ve havalandırmalı. Ziyaretçiler, fuar alanını rahatça dolaşabilecekler. Ulaşım kolaylığı da elbette çok önemli. Beyazıt Meydanı, bu anlamda fuara en yakışan, en uygun alan oldu. Oku da kısa zamanda bu mekâna alıştı, Sultanahmet'ten sonra" diye konuştu.

İstanbul Üniversitesi, Beyazıt Camisi, Beyazıt Kütüphanesi ve Sahhaflar Çarşısı'nın arasında bulunan fuarın, bu tarihî dekoru tamamladığını ifade eden Selâmet, Büyükşehir Belediyesi olarak halka unutulmaz bir Ramazan yaşatmak için bütün hazırlıklarını tamamladıklarını söyledi. Selâmet, bu yıl da Beyazıt Meydanı, Sultanahmet Meydanı, Feshane, Yenikapı ve Maltepe sahillerinde Ramazan etkinlikleri düzenleneceğini hatırlattı.

Şahin: Dünyaya yeni eserler sunmamız lâzım

İstanbul Valisi Vasip Şahin, Ramazan ayının, akan gözyaşlarının dinmesine vesile olmasını temenni ederek başladığı konuşmasında, fuarda emeği geçen bütün kurumlara ve ekiplerine teşekkür etti.

Geçmiş nesillerin birtakım faaliyetlerle bugüne getirdiği İstanbul'u bir sonraki nesle daha güzel bir İstanbul olarak bırakmak istediklerini ifade eden Vali Şahin, "Dolayısıyla bu tür faaliyetlerin çok önemli olduğunu düşünüyorum" dedi. Öğrencilik yıllarında ilk kitap fuarı için Sultanahmet'e koşa koşa gittiğini ve bir sonrakini hasretle beklediğini söyleyen Şahin, bu coşkunun hâlâ devam ettiğini görmekten memnuniyet duyduğunu dile getirdi.

Vali Şahin, 70'li, 80'li yıllarda daha çok tercüme kitaplarla beslenildiğini ama son yıllarda ülkemizin bilim adamları ve aydınları tarafından telif eserler üretildiğini, bu eserlerin yabancı dillere çevrilerek yurt dışında daha fazla tanıtılması gerektiğini ifade etti. Şahin, "Dünyaya yeni yeni eserler sunmamız lâzım. Bunu yapabilecek birikimimiz ve bunu yapabilecek insanımız da var, Allah'a şükür" dedi.

Görmez: En büyük sorun, ilim, hikmet ve mârifetin birbirinden ayrılmasıdır

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Bu gün, müminler topluluğu olarak şükretme günümüz; çünkü Rabbimiz bizi bir rahmet ve mağfiret iklimi bir Ramazan'a daha kavuşturdu. Bu gün, dua günümüz. Hep birlikte bizimle aynı sevinci paylaşamayan, gözyaşının döküldüğü, kanın aktığı coğrafyamızdaki bütün kardeşlerimize dua etme günümüz. Yüce Rabbimizin bu Ramazan'ı bütün insanlığa 14 asır önce Kur'ân'ı getirdiği gibi Kur'ân'ımızı yeniden getiren, bize hayat veren bir iksire dönüşmesini Yüce Mevlâ'dan niyaz ediyorum" dedi.

İlk ayetlerde, Allah'ın insana kalemle yazmayı öğretmesinin O'nun en büyük ikramı olarak ifade edildiğini belirten Görmez, kalemle de yazılsa klavye ile de yazılsa, kalemin getirdiği hakikate teslim olmanın, Allah'ın insanlara bilmediklerini öğrettiği hakikatin yolunda olmanın, en önemli husus olduğunu söyledi.

"Bizim medeniyetimizde bilgi tasavvurunu ifade eden üç kelime vardır: ilim, hikmet ve marifet" diyen Görmez, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bu üçünü birleştirmediğimiz zaman, âlim, hakîm ve ârif birleşmediği zaman nasıl sorunlar yaşadığımızı bugün bütün İslâm coğrafyasında acı acı görüyor ve yaşıyoruz. Benim pek çok yerde ifade ettiğim, Çankırı'nın Süleyman Camii'nin duvarlarına nakşedilmiş bir yazı vardır. Aynı zamanda hattatlarımıza yazdırıp odama astığım bir levhadır. Diyor ki, Kalbin semasına doğan ilk ışık, hikmet yıldızıdır. Sonra ilim ayıdır. Sonra mârifet güneşidir. Hikmet yıldızının ışığında eşyanın hakikati müşahede edilir. İlim ayının ışığında mânâ âlemi müşahede edilir. Mârifet güneşinin ışığında Hazreti Mevlâ müşahede edilir. Bu, bizim medeniyetimizde bilgi tasavvurumuzu ifade eden, ilmin gayesini anlatan çok güzel bir ifade. Bu gün bizim coğrafyada yaşadığımız en büyük sorun, ilim, hikmet ve mârifetin birbirinden ayrılmasıdır. Hikmetsiz malûmat, mârifet doğurmuyor. Hikmetten uzaklaşmış ilim, bizi mârifete, dolayısıyla hakikate ulaştırmıyor. Kur'ân-ı Kerîm'de Hadîd diye bir sûre vardır. Hadîd, demir demektir. Hadîd sûresinde yüce Rabbimiz, insanlığa üç büyük nimetini birlikte verdiğini ifâde buyurur. Kitap, mîzân ve hadîd. Bu üçünün bir âyette zikredilmiş olması, Kur'ân'da bir sûrenin hadîd ismini almış olması, son derece mânidâr ve büyük bir hikmet içerir. Zira yine bugün coğrafyamızda yaşadığımız sorunlara işaret eden çok muazzam bir ilişki vardır, üç kavram arasında. Mîzânsız kitap, hadîde dönüşür. Eğer hadîd mîzânı kaybederse, kitâbın getirdiği hakikati çiğner. Güç, mîzânla birlikte bir ölçü dâhilinde yani adâletle kitâbın emrinde olduğu zaman yeryüzünde makbuldür, Allah katında değerlidir; ama demir kelimesiyle ifade edilen güç, mîzânı kaybederse kitâbı hebâ eder. Kitâba zarar verir. Bugün coğrafyamızda yaşanan, mîzânı kaybeden gücün, kitapla kurduğu yanlış ilişkidir. İşte bizim, kitap medeniyetinin çocukları olarak yeniden, yeniden kitâbın getirdiği hakikate teslîm olmaktan başka çâremiz yoktur. 'Nûn ve'l-kalemi vemâ yesturûn' dedi, az önce okunan âyetlerde,yüce Rabbimiz. Ancak kalem, şâirin ifâdesiyle, feryâd eder ağlar, nâdân eline düştüm diye... Câhilin eline düşen kalem, ağlar. Hakikati yazamaz olur. Hakikati yazamayan kalem, Cenâb-ı Hakk'ın 'vemâ yesturûn' ifadesinde buyurduğu o hakikati kaleme alan meleklerin getirdiği güzelliklerden mahrûm olur."

İnsan, kâinât ve Kur'ân olarak okunacak 3 kitap olduğunu ifade eden Görmez, önceki yıl fuarın uluslararası bir nitelikte olması için gayret edeceklerini söylediğini hatırlattı. Bunu gerçekleştiremedikleri için mahcubiyetinden dolayı geçen yılki açılışa katılamadığını belirten Görmez, İslâm coğrafyasından bazı yayıncılar fuarda yer almış olsalar da bunun tam olarak gerçekleştirilemediğini söyledi. İslâm coğrafyasında yaşanan olaylar sebebiyle böyle bir güzelliğin yaşanamadığını ifade eden Görmez, "Ama yayıncı dostlarımızla beraber bunu olgunlaştırmalıyız ve belki de, dostlarımız da ifade ettiler, üzerinde duracağımız en önemli husus, Türkiye'de üretilen bilgiyi uluslararası arenaya taşımak" dedi. Bu yıl tarih ilmine ağırlık verilmesi tavsiyesinde bulunan Görmez, "Bütün genç kardeşlerimize, genç dostlarımıza işgallerin ve sömürgelerin tarihini okutalım; ama aynı zamanda 4 asır, 5 asır dünyanın muhtelif bütün akvâm-ı beşeriyle birlikte bir imparatorluk kurduğumuz zamanlarda hiçbir milletin diline, dinine, inancına müdahale etmeden birlikte barış içerisinde yaşama ahlâkını ve kültürünü, hukukunu nasıl genişlettiğimizi, nasıl yeryüzüne yaydığımızı genç kardeşlerimize daha fazla okutmamız gerektiğini düşünüyorum. Avrupa'da, Batı dünyasında son ortaya çıkan gelişmeleri dikkate alarak, tarih okuyalım. Gerçek tarihi okuyalım. Dünyanın birçok bölgesinin nasıl sömürgeleştiğini ve oralara nasıl zulmedildiğini, başka dünyaların servetleriyle müreffeh dünyaların nasıl kurulduğunu bilmemiz, okumamız; genç kardeşlerimizin haberdâr olması gerekiyor. " diye konuştu.

Bosna Hersek Diyanet İşleri Başkanının, kendisine, "Biz, Müslümanlığımızı Fatih Sultan Mehmed'e borçluyuz; ama Boşnak çocuklarıma Fatih'i anlatan bir tek kitabım yok" dediğini ve bundan dolayı çok üzüldüğünü anlatan Görmez, durumu yayıncılara duyurmak istediğini söyledi.

Gassâlın elinde meyyit olmayın

Gençlere, şahıs merkezli okumalardan medeniyet merkezli okumalara doğru yol almalarını tavsiye eden Görmez, bu konuda şunları söyledi:

"Şahısları hakikatlerin yerine asla ikame etmeyelim; çünkü Hz. Ali'nin ifadesiyle, Hakk'ı şahıslarla tanımayın, şahısları hakikatle tanıyın. Bâkî hakikatler, fânî şahsiyetler üzerine bina edilmez, edilmemeli. (...) Zira şahıs merkezli okumalar, bize şahıs merkezli hakikat inşa eder. Şahısları hakikatin yerine ikame etmemiz gibi bir kötülüğe bizi sevk eder. Elbette biz, muhteşem bir irfan geleneğinin çocuklarıyız. İrfan geleneğine her türlü bidat ve hurâfeden uzak tasavvuf geleneğine elbette diyebilecek hiçbir sözümüz olamaz. Bilakis Afrika kıtasının üçte ikisinin İslâm ile şerefyâb olmasını sağlamış muhteşem bir gelenektir. Hoca Ahmed Yesevî'den Hz. Mevlânâ'ya, Yûnus Emre'den Hacı Bektaş-ı Velî'ye nice büyük insanların inşa ettiği, gergef gergef ördüğü, ilmek ilmek dokuduğu bir gelenektir. Ancak, gassâlın elinde meyyit olmamak lâzım. Gassâlın elinde meyyit olursak, korkarım hiçbir şey bizi temizleyemez. Bilâkis gassâlımızı da soralım, sorgulayalım; gassâlımızın döktüğü suyu da soralım, sorgulayalım ve biz, kendimiz temiz olmaya çalışalım. Kendimiz, bizi temizleyecek, bizi arındıracak bir kitâba sahibiz."

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, konuşmasının sonunda, her yıl Ramazan etkinlikleri için bir tema belirlediklerini hatırlatarak, bu seneki temanın "Gelin gönüller yapalım" şeklinde belirlendiğini söyledi.

Nerede gönlü kırık bir insan varsa Ramazan ayında yanında yer almak gerektiğini belirten Görmez, "Artık her Ramazan geldiğinde 'Sakız orucu bozar mı, bozmaz mı?' merhalesinden, 'Hak yemek orucu bozar mı, bozmaz mı?' merhalesine hep birlikte çıkalım, çıkabilelim" dedi.

Daha sonra fuarın açılış kurdelesi kesilerek 35. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı ziyarete açıldı.

(Haber: Sürur Öztürk)