Cemil Meriç’in hatırası Fethipaşa Korusu’nda, 14 yıl kaldığı bu evde yaşıyor…

“Bu odayı eskiden kütüphane olarak kullanırdık. Cemil Meriç geceleri sessizce buraya gelirdi, sesi duyulmasın diye kapıyı örterdi ve kitaplıktan çıkardığı bir kitabın sayfalarına yüzünü gömerek hıçkıra hıçkıra ağlardı…”
***
Osmanlı döneminde “Kâbe toprağı” kabul edilen “Mübarek Üsküdar”da bulunan Fethi Paşa Korusu, İstanbul’un ve Üsküdar’ın asûde mesire alanlarından birisi.
Anadolu yakasında, Üsküdar ile Beylerbeyi arasındaki bu güzel korunun içinde, bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen ve ziyaretçilere kafe / lokanta olarak hizmet veren, bir kuğu ya da bir gelin kadar zarif bu beyaz ev, son dönem düşünce tarihimiz açısından da özel bir önem taşıyor. Çünkü bu ev, büyük mütefekkir, yazar Cemil Meriç’in, 1946-1960 yılları arasında 14 yıl yaşadığı, binlerce hatıraya ev sahipliği eden bir ev.
13 Haziran, merhum Cemil Meriç’in vefatının yıldönümü. Bu ev, bu vesile ile olsun hatırlanıp görülmeyi hak ediyor. Üsküdar da, “Üsküdarlı bir münevver”in hatırasına sahip olmanın onurunu yaşıyor...
Cemil Meriç’in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç, ikamet ettikleri yıllarda kütüphane olarak kullanılan salon için şunları söylüyor:
“Bu odayı eskiden kütüphane olarak kullanırdık. Cemil Meriç geceleri sessizce buraya gelirdi, sesi duyulmasın diye kapıyı örterdi ve kitaplıktan çıkardığı bir kitabın sayfalarına yüzünü gömerek hıçkıra hıçkıra ağlardı…”
Fethipaşa Korusu’nun tarihçesi
İstanbul’da, boğazın Anadolu kıyısında, Üsküdar ile Beylerbeyi arasında, ismini Orta Çağ’da Bizans İmparatoru Justinanas II tarafından yaptırılan yaldızlı kiremitlerle süslü kilisesinden dolayı Chrysokeramos’dan alan Kuzguncu’nun bugünkü adını Fatih Sultan Mehmet zamanında buraya yerleşmiş olan Kuzgun Baba adlı bir veliden aldığı düşünülmektedir.
Fatih asrında Üsküdar Kadılığı’na bağlı bir subaşılıktı. Buradan Nakkaşpaşa Bahçesini geçip, Öküz Limanı’ndan sonra Kaya Sultan Sarayı ve Bağı geçilerek Üsküdar’a gidilen bir cadde vardı. Nakkaş sırtları, kuzguncuk yamaçlarıdır. Yavuz Suultan Selim’in Tebriz’den getirttiği ulemadan Şeyh Nakkaş Baba’nın burada bir tekkesi vardı. Muhitin ismi ondan kalmıştır. İstavroz, bugün kısmen Beylerbeyi Sarayı altında kalan eski bir Bizans kilisesi dolayısı ile bu semte verilen isimdir.
Bizans’tan kalma rivayete göre İmparator Konstantin, bayrak ve alem olarak kullandığı büyük Tahta Haç’ı İstanbul’a yerleştirdiği zaman buraya dikmiştir.
İstavroz, saraylar ve kibar evlerinin bulunduğu Kuzguncuk’un kuzeyinden denize bakan bir semttir. Üsküdar’ın kuzeyinden başlayarak bütün sırt ve dik yamaçları içine alarak Kuzguncuk Tepesi’nde nihayet bulan koru, adını, Sultan 2. Mahmud (1808-1839) ve Sultan Abdülmecid (1839-1861) dönemlerinde valilik, elçilik ve nazırlıklarda bulunmuş, Türkiye’de ilk müzenin temelini atmış, Tophane Müşiri Damat Fethi Paşa’dan almıştır. Korunun son sahibi, Avukat Şevket Mocan’dır. Mütefekkir, Yazar Cemil Meriç de bu koru içerisinde uzun bir müddet ikamet etmiştir.
Halk arasında Kuzguncuk Korusu olarak da anılmış olan Fethi Ahmet Paşa Korusu, kosif bir ağaç topluluğuna sahiptir. Önceleri 26 hektar yüzölçümü olan koru, paşanın ölümünden sonra varisleri arasında paylaşılmış, Avukat Şevket Mocan, korunun kendi hissesine düşen kısmını, 1958 yılında İstanbul Belediyesi’ne devretmiştir. Koru, bir süre “Mocan Korusu” olarak adlandırılmıştır. Daha sonra İstanbul Belediyesi, peyderpey diğer hisseli yerleri de istimlâk ederek korunun büyük bir bölümüne (yaklaşık 16 hektarına) sahip olmuştur. Bugün Fethipaşa Korusu’ndan bir duvarla ayrılan ve Üsküdar tarafında kalan 2. büyük parsel, Paşa Limanı Korusu veya Demirdağ Korusu’dur.
Fethipaşa Korusu, 1960’dan 1980’lere kadar kendi hâline terk edilmiş, ağaç ve çalıların üzerlerini, tepelerine kadar sarmaşık ve böğürtlenler sarmış, koru içinde dolaşılmaz ve gezilmez hâle gelmişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 1985-1987 yılları arasında koruyu bakıma almış, koru içi oto ve gezinti yolları, yürüyüş parkurları, ışıklandırma, seyir yerleri ve kafeterya inşası, sulama ve içme suyu şebekesinin döşenmesi, telefonun çekilmesi ve binalara bağlanması gibi işleri ihale yolu ile kısa sürede yaptırmıştır.
Fethipaşa Korusu, Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’ne bağlıdır. Çevresi duvarlarla çevrilerek emniyet altına alınmıştır. İki servis kapsından birincisi, Üsküdar / Kuzguncuk otobüs yoluna, diğeri ise tepede İcadiye Mahallesi’ne, Münir Ertegün Sokağı’na açılmaktadır. Koru içerisinde bulunan iki ahşap bina, yakın geçmişte yangın sonucu oturulmaz hâle geldikleri için restore edilmişlerdir. Bu iki bina, 1994’den beri birisi restoran, diğeri ise kafeterya olarak kullanılmaktadır.
Korunun sırta yakın, Boğaziçi’ne hakim, geniş ufku olan bir düzlüğünde bulunan yanmış ve yıkılmış bir köşkün telleri ile, suları küçük bir tepeden aşağıya blok taşlar arasında dolandırılarak aktarılan kaskatlı havuz, ilginç yerlerdir. Burası, 1995 yılında Şelâle Çay Bahçesi adıyla hizmete açılmıştır. Koruda en çok görülen ağaç türleri; kermes meşesi, defne, akça, kesme, sakız ağacı, erguvan ve gümüş ıhlamurdur. Bunlardan bir maki türü olan en ve fazla 4-5 metreye kadar boy atan kermes meşesi, bu koruda 16-18 metreye kadar ulaşmaktadır.
Korunun yukarı kısımlarında sırt ve düzlüklerde sıralar hâlinde dikilmiş kızılçamlar, fıstıkçamları, sedirler ve giriş kapısının önündeki düzlük alanda yer alan sakızağacı, büyük çap ve boylara ulaşmış anıtsal nitelikte ağaçlardır. Koruda ayrıca atkestanesi, saplımeşe, akdut, Trabzon hurması, yalancı akasya, dişbudak, herdem, yeşilkartopu, Japon kadife çamı bulunmaktadır.