Başkortostan Milli Günü Türk Dünyası’nda Kutlandı

Başkortostan Milli Günü Türk Dünyası’nda Kutlandı

11 Ekim Başkortostan Millî Günü münasebetiyle, Rusya Federasyonu Başkortostan Türkiye Temsilciliği ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından tarihçi, Türkolog, Başkurt bağımsızlık hareketi önderi Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ı anma programı düzenlendi.

Anma programı ve sergi açılışı olarak 2 bölümden oluşan programa Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosu Alexey Erkhov, Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Kütük, Rusya Federasyonu Başkortostan Türkiye Temsilcisi Raşit Batalov, Tataristan Türkiye Temsilcisi Aydar Gasgullin, Kültür A.Ş. İdari İşler Müdürü Salih Doğan, Prof. Dr. Tuncer Baykara, İdil Ural Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Gülten Urallı, Avrasya Dernekler Federasyonu Başkan Yardımcısı Ekber Yassa ve çeşitli üniversitelerin öğrencileri katıldı.

Kültür A.Ş. Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen ve Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın başkanlık ettiği açık oturuma konuşmacı olarak Zeki Velidi Togan’ın kızı Prof. Dr. İsenbike Togan, Prof. Dr. Salih Tuğ ve Prof. Dr. Hayati Tüfekçioğlu katıldı.

Açık oturumun sonunda katılımcılara plaket takdim edildi.

Toplantının ardından, Başkortostan Cumhuriyeti Millî Günü Kutlaması çerçevesinde Kültür A.Ş. Topkapı Türk Dünyası Kültür Mahallesi’ndeki Başkortostan Kültür Evi’nde yenilenen sergi ziyarete açıldı.

Anma toplantısı

Kültür A.Ş. Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen ve Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın başkanlık ettiği açık oturuma konuşmacı olarak Zeki Velidi Togan’ın kızı Prof. Dr. İsenbike Togan, Prof. Dr. Salih Tuğ ve Prof. Dr. Hayati Tüfekçioğlu katıldı.

Oturum öncesi bir konuşma yapan Rusya Federasyonu Başkortostan Türkiye Temsilcisi Raşit Batalov, Başkortostan Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını elde etme sürecini özetledi. Batalov, “Başkortostan Cumhuriyeti’ni kuran millî hareketin önderi, Zeki Velidi Togan’dı” dedi.

Batalov’un konuşmasının ardından açık oturuma geçildi.

Toplantıda Prof. Dr. Salih Tuğ, ülke isminin Başkortostan şeklinde mi, Başkurtistan şeklinde mi yoksa Başkurdistan şeklinde mi telâffuz edilmesi gerektiğini sordu. Oturum Başkanı Yalçıntaş’ın, Zeki Velidi Togan’ın nasıl telaffuz ettiğini sorması üzerine Tuğ, Togan’ın Başkurdistan dediğini ifade edince, Yalçıntaş da Başkurdistan telaffuzunu benimsediğini söyledi.

İslâm tarihi araştırmalarına çok önem verirdi

Oturumda ilk söz alan Prof. Dr. Salih Tuğ, 1958-1963 yılları arasında Zeki Velidi Togan’ın doktora öğrencisi olarak kendisiyle tanıştığını belirterek, “Özellikle hukuk tarihi alanındaki gelişen fikirlerimi hep hocamın rehberliğinde edindim. (…) Onun eserlerini bilenler, özellikle ‘Tarihte Usul’ kitabını okuyan bir kimse tarihçi kesilir. Bugün bile onun ‘Tarihte Usul’ kitabı, birçok tarihçinin yolunu açan bir kitap olarak karşımızda durmaktadır” dedi. Prof. Tuğ, daha sonra Fuat Sezgin’in de yardımlarıyla ve öncülüğü ile İslâm Araştırmaları Enstitüsü’nde Togan’ın asistanı olarak çalışmalarına devam ettiğini belirterek şunları söyledi:

“Bakın burada hocamızın bir özelliğinden bahsetmek isterim. Bu da, İslâm Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İslâm tarihini araştırmak üzere; medeniyetini, kültürünü ve müesseselerini araştırmak üzere kurulmuş bir müessese olarak hocanın mihmandarlığında ortaya çıkmış bir enstitüdür. Bu enstitü, hâlâ daha İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde - isim değişikliğiyle - İslâm Araştırmaları Merkezi biçiminde sürdürmektedir. Burada bir şeyden bahsetmek isterim, rahmetli Zeki Velidi Togan hocamla ilgili. Bu enstitünün en büyük özelliği, İslâm Araştırmaları alanında çok kuvvetli bir kütüphaneye sahip olmasıydı ve buraya, ben asistan olarak çalıştığım yıllarda, Avrupa’dan birtakım müsteşrikler gelirler ve oradaki kitapları tetkik etmek suretiyle bilgilerini artırırlardı. Hatta Anadolu’da kurulan edebiyat fakültelerinden, daha sonra kurulan Yüksek İslâm Enstitülerinden gelen hocalarımız, bu kütüphaneden hep sitayişle bahsetmişlerdir. İşte bu kütüphanenin kurucusu, enstitüden ayrı, Zeki Velidi Togan hocamızın eseridir. Bu enstitü, hâlâ daha kütüphanesiyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde faaliyetlerini sürdürmektedir.”

Prof. Tuğ, Togan’ın çalışmaya günün erken saatlerinde başladığını ve gün boyunca çalıştığını; kütüphane için hangilerini temin etmek gerektiğini tespit etmek için Doğu’da ve Batı’da yayınlanmış olan kitapları incelediğini anlattı. Tuğ, “Hoca, diller üzerinde çok ısrarla dururdu. Farsça ve Arapça bilgisi üzerinde asistanlarına telkinde bulunurdu. Türk tarihi için ise asistanlarına Çince ve Rusça’nın bilinmesi telkininde bulunurdu” dedi.

Togan’ın, İslâm kültür ve medeniyetinin genç nesillere tanıtılması için edebiyat fakültesi bünyesinde bir kürsü kurma teşebbüsünde de bulunduğunu belirten Tuğ, ancak bunun, Togan’ın vefatından sonra Prof. Dr. Nihat Keklik’in gayretleriyle hayata geçirilebildiğini söyledi.

Tuğ, Togan’ın seyahat etmeyi çok sevdiğini, sporcu bir yapısı olduğunu ve kayak sporuna olan ilgisini anlattı. Tuğ, konuşmasına şöyle devam etti:

“Onun ilmî alandaki bir arzusu da yeni nesillerin sadece klasik İslâmî devirlerle uğraşmaması, bugünün İslâm ülkelerini, İslâm ülkelerindeki yeni cereyanları ve İslâm ülkelerin aldığı yeni şekilleri de tetkik etmelerini isterdi. Benim doktora tezim, İslâm vergi hukukunun ortaya çıkışıdır. Bu, Hazreti Peygamber’in sağlığına ve ondan biraz sonraki devre ait bir çalışmadır. İşte bu, klasik devrin çalışmasıydı. Bana, ‘Bugünün İslâmının da tetkik edilmesi lâzım’ telkininde bulundu. Neticede ben, İslâm ülkelerinde anayasallaşma hareketi vardır. Yani eski klasik, tarihten gelen idarelerin yerine anayasaya bağlı, anayasalı bir devlet idaresine kavuşan ve müstakil olmuş, bağımsızlığa kavuşmuş, özellikle müstemleke ülkelerinden, koloniyal devletlerden ayrı, bu ülkelerin anayasallaşma meselesine yönelmemi talep etti. Ben de doçentlik tezi olarak, bu konuda kaynakları bulmak hakikaten çok zor olmakla beraber, yöneldim ve ‘İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri’ diye bir doçentlik tezi ortaya koydum.”

Prof. Dr. Salih Tuğ, konuşmasının sonunda Zeki Velidi Togan’ın dine çok saygılı olduğunu, Hz. Muhammed’in hayatına çok ilgi duyduğunu belirterek, Başkortostan’dan Hindistan üzerinden Türkiye’ye dönerken Hz. Muhammed’i rüyasında gördüğünü kendisine anlattığını kaydetti. Tuğ, “Bu onun İslâm’a olan bağlılığını, sevgisini ve yakınlığını gösterir” dedi. Togan’ın ayrıca Muhammed Hamidullah’ı Paris’ten getirterek üniversitede ders vermesini sağladığını söyledi.

Rusya’dan Türkiye’ye

Oturum Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da, Zeki Velidi Togan’ın, Başkortostan’ın yetiştirdiği mümtaz bir insan olduğunu belirterek, bu toplantıyı düzenleyen Kültür A.Ş.’ye ve Başkortostan Türkiye Temsilciliği’ne teşekkür etti.

Zeki Velidi Togan’ın hayatını Rusya’daki ve Türkiye’deki dönemleri olmak üzere iki safhada ele almak gerektiğini ifade eden Prof. Yalçıntaş, Togan’ın hayatını bu çerçevede özetledi.

Ekim 1917 Bolşevik ihtilalinin bir halk hareketi değil, Hıristiyan Kazak askerlerinin kışlık sarayı basarak gerçekleştirdikleri bir darbe olduğunu ifade eden Prof. Yalçıntaş, Türk halklarının önde gelenlerinin de bu Bolşeviklerle işbirliği yaparak Çarlıkla mücadele ettiklerini söyledi. Yalçıntaş, “Hem Tataristan’da bu yapılmıştır ve hem de Başkurdistan’da yapılmıştır. Zeki Velidi Togan, o sırada çok genç bir ilim adamıdır ama kendi halkının, kendi milletinin istiklâli ve refahı için çarpışmaktadır, uğraşmaktadır ve bu arada Lenin’le beraberdir. Lenin’i ve o ekibi tanımaktadır” dedi.

Ali Fuat Başgil’in kendisine “Nevzat, sen şu Atatürk ve Lenin yazışmalarını tercüme et” dediğini ve kendisinin de o yazışmaları tercüme ettiğini anlatan Yalçıntaş, bunları o dönemde Yeni İstanbul gazetesinde tefrika ettiklerini kaydetti. Yalçıntaş, “Bu muhaberattan görülüyor ki, Lenin ile Atatürk ilişkileri, dayanışma, karşılıklı yardım… Öyle olunca, oradaki Türk unsurların, Türk gruplarının, Başkurdistan gibi, Tataristan gibi diğerlerinin Lenin’le işbirliği yapması, Çarlığa karşı savaşması çok normal ve doğrudur. O günkü konjonktüre uygun” diye konuştu.

Bolşeviklerin milliyetler politikasının daha sonraları Türklere baskıya ve Ruslaştırmaya, komünistleştirmeye dönüştüğünü ifade eden Yalçıntaş, yönetimin totaliter bir rejim hâline geldiğini söyledi. Yalçıntaş, “İşte burada Zeki Velidi Togan, ister istemez ona karşı muhalefet etme ve mücadele etme durumuna geçmiştir. Esasen kendi içlerinde de bu çatışma, bölünme başlamıştı. Nitekim politbüro içerisinde ortaya çıkan çatlak, Troçki’yi de Rusya’dan kaçmaya mecbur etti” dedi.

Yalçıntaş, bu baskılar artık dayanılmaz hâle geldiğinde Atatürk’ün, muhalif liderlerin Rusya’dan salimen çıkmaları ve Türkiye’ye gelmeleri ve soydaşlarıyla birlikte yaşamaları için kucak açtığını, Sadri Maksudi Arsal, Mehmet Emin Resulzade, İsa Yusuf Alptekin, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Mustafa Abdülcemil ve Rıza Bekin Paşa’nın kucak açılan liderlerden olduğunu söyledi.

Togan’ın hayatının Türkiye’deki safhasını da özetleyen Yalçıntaş, Togan’la İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde onun asistanı olarak tanıştığını söyledi. Daha öncesinde onun kitaplarını okuduğunu ve Türk dünyası ile ilgilendiğini belirten Yalçıntaş, o dönemde Türk dünyası ile ilgilenmenin bir suç olarak görüldüğünü ifade etti. Yalçıntaş, “Bunu, Zeki Velidi Togan’la ilişkilendirerek söylüyorum. 1944’te tevkifat yapıldı ve o tevkifattaki kişilerin hemen hepsini ben tanıdım, zaman içerisinde Alparslan Türkeş’ten başlayarak diğerlerini ve onlarla sohbetlerde bulundum. Hocamız da tutuklu olmuştu ama bir özelliği var: Diğerleriyle görüştüğümüz zaman uzun uzun tabutlukları filan anlatırlardı. Hocamız hiçbir zaman bunu bir mesele gibi (kabul edip) bize anlatmazdı. Sorduğumuz zamanda dahi birkaç kelimeyle geçiştirirdi. Sonunda berat etmiştir. Askerî Yargıtay hepsini berat ettirdi ama bu arada Reha Oğuz Türkkan gibi diğerleri tabutluklara gönderildi” diye konuştu.

Togan’ın, çalışkanlığı ve sportmenliğine temas eden Yalçıntaş, onun Türk dünyasına olan ilgisini anlattıktan sonra, o dönemde alnını secdeye koyanlara yobaz olmakla, ‘Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türkler var’ diyenlerin de ırkçı, Turancı olmakla suçlandığını dile getirdi. Yalçıntaş, “Hocamız, böyle bir zamanda bize Türklük dünyasını, Türklük sevgisini, hür fikri açıklamıştır” dedi. Yalçıntaş, Togan’ın doğduğu köye gittiğini ve bu ziyaret esnasında karşılaştığı zorlukları da anlattı.

İyi bir tarihçi olabilmek için 7 dil bilmek gerekir

Daha sonra söz alan Prof. Dr. Hayati Tüfekçioğlu da Togan’la İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde 1. Sınıf öğrencisiyken 18 yaşında tanıştığını söyledi. Togan’ın çok yönlü kişiliğine işaret eden Prof. Tüfekçioğlu, onun sadece bir tarihçi değil, dünyanın en önemli Türkologlarından birisi olduğunu kaydetti. Tüfekçioğlu, Togan’ın Rusça, Arapça ve Farsça’nın yanı sıra Batı dillerini de bildiğini belirterek, onun öğrencilerine ‘İyi bir tarihçi olabilmeniz için 7 dil bilmeniz lâzım’ diye tavsiyede bulunduğunu vurguladı. (Rusça, Çince, İngilizce, Fransızca, Almanca, Arapça, Farsça)

“Bizde genellikle bilimadamları hayattan, toplumdan, dünyadan biraz kopuk olurlar. Masa başında çalışırlar” diyen Tüfekçioğlu, Zeki Velidi Togan’ın böyle olmadığının altını çizdi. Tüfekçioğlu, “Tabii siyasetçi. Başkurdistan Cumhuriyeti’nin kurucularından birisi. İlk Cumhurbaşkanlarından birisi. Sadece siyasetçi de değil. Yani siyaseti de yine masa başında, siyasetin kuralları içerisinde yapan birisi değil. Yeri geldiği zaman silahlı mücadeleye de girişen birisi. Bu çok önemli bir şey.Yani eli kalem tutan dünyadan kopuk bir akademisyen değil sadece, silahlı mücadele önderi. Sadece kendi ülkesinde yapmıyor bunu. Bunu Orta Asya’da da yapıyor bu silahlı mücadeleyi Zeki Velidi Togan” diye konuştu. Togan’ın sportmen yapısına da temas eden Tüfekçioğlu, Togan’ın bir Avrupa ülkesinin bir şehrinin en büyük parkında dizginlerinden kurtulmuş ve çılgınca sağa sola koşturan ve insanların korku ve telaş içerisinde kaçışmalarına sebep olan bir atı nasıl sakince kontrol altına aldığını anlattı.

Fotoğraflarla hayat hikâyesi

Zeki Velidi Togan’ın kızı Prof. Dr. İsenbike Togan ise, toplantıyı düzenleyen Kültür A.Ş.’ye ve Başkortostan Türkiye Temsilciliği’ne teşekkür ettikten sonra aile albümünden seçtiği fotoğraflardan oluşan bir slayt gösterisiyle, babası Togan’ın hayatından kesitler sundu.

Başkurdistan’a ilk defa 1990 yılının Aralık ayında Zeki Velidi Togan’ın doğum gününde Başkurdistan Bilimler Akademisi ve Yazarlar Birliği tarafından düzenlenen sempozyum vesilesiyle gittiğini belirten İsenbike Togan, ziyaretlerinin daha sonra da devam ettiğini söyledi.

İsenbike Togan, daha sonra annesiyle babasının tanışmalarının ve evlenmelerinin, daha sonra da babasının ikinci evliliğinin hikâyesini anlattı. Togan, “Babam, ikinci eşine evlenme teklif edeceği zaman, birinci eşinin amcasının vasıtasıyla yapmış bu işi. Nefise Hanım’dan ruhsat almış” dedi. Nefise Hanım’ın da Şeyh Zeynullah İşan’ın torunu olduğunu kaydetti.

Açık oturumun sonunda katılımcılara plaket takdim edildi.

Toplantının ardından, Başkortostan Cumhuriyeti Millî Günü Kutlaması çerçevesinde Kültür A.Ş. Topkapı Türk Dünyası Kültür Mahallesi’ndeki Başkortostan Kültür Evi’nde yenilenen sergi ziyarete açıldı.

(www.kultursanat.org)